“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Antalya’yı salladı (!)..”
“Antalya’da Kılıçdaroğlu rüzgarı esti (!)..”
“Kılıçdaroğlu fırtınası (!)..”
“Kılıçdaroğlu bereketi (!)..” vs. v.s vs..
Tamamı züğürt tesellisinden başka bir şey değil.
Cumartesi günü Antalya’da sadece sağanak yağış vardı. Ne fırtına oldu ne de Antalya’yı sallayan bir deprem titreşimi.
Ama şu bir gerçek ki Cumartesi günü Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Antalya’ya geldi. Açması gereken yerlerin açılışlarını yaptı. Önceden planlandı mı, planlanmadı mı bilemiyorum, bir dizi ziyaretler derken, Pazar sabahı Kılıçdaroğlu Antalya’dan ayrıldı.
Kılıçdaroğlu Antalya’da rüzgar falan estirmedi fakat, kendisi gittikten sonra ardından Antalyalılar öyle bir rüzgar estirdi ki, o rüzgar yüzünden balıkçılar günlerdir denize çıkamıyor!..
Kaç kişi vardı Hurma Atıksu Arıtma Tesisisin açılışında?
Peki ya Büyükşehir Belediyesi’nin önünde?
Genel Başkan Burdurlular Derneği’nin gecesinden niçin ateş alıp ayrıldı?
Turizmciler ile buluşma hakikaten lobi işi mi, yoksa önceden planlanmış bir organizasyon mu?
Siz bu soruların cevaplarını aradınız mı da, kendi kendinizi boş laflarla teselli etme yoluna gidiyorsunuz ki?
Aday adaylığı modası aldı başını gidiyor.
Tokalaşmak isteyen elini uzatır uzatmaz, ağzından “Ben milletvekili aday adayı falanca” kelimeleri dökülüyor.
“Milletvekili aday adayı.”
Ayağındaki ayakkabının renginden tutun da, ayakkabının üzerindeki pantolon, gömlek ve ceket abesi iştigal.
Ayakkabı kahverengi, pantolon çağla yeşili. Gömlek desen sanki çarpadan alınma. Ceketin arka astarı ipliğinden boşanmış.
Ama adam milletvekili aday adayı!.
Cep telefonlarımıza durmadan mesajlar geliyor.
“Saygı değer dava arkadaşım. Çıktığımız bu yolda beni yalnız başıma bırakma”
Ben senin nerden dava arkadaşın oluyorum ki?
Bir kez olsun mahkemeye gidip birlikte dava mı takip ettik?
Ama adam milletvekili aday adayı!.
Benim de desteğimi bekliyor.
İnsanın o desteği veresi olsa bile, durmadan rahatsız edilmesinden dolayı, “Hay senin istediğin desteğe be. Sana o desteği vereni de, verecek olanı da” diyesi geliyor.
Demedim de değil.
Bir işin asaleti olmalı.
O asalet yakışmalı.
Öncelikle insanoğlu kendi haddini bilmeli. Haddini bilmeyen bir yığın kişi çıkmış, kendisini “Milletvekili aday adayı” olarak adlandırmaktan geri durmuyor.
Peki sen aday adaylığı vecibelerini yerine getirdin mi de, kendinden aday adayı olarak bahsettiriyorsun ki?
Gerekli evraklarını tamamlayıp, aday adaylığı katılım ücretini de yatırdın mı?
Bir çoğu için ben sanmıyorum.
Neden mi?
Ayağına giydiği ayakkabı, üzerindeki pantolon ve ceketin duruşundan dolayı.