Silahlı kuvvetlerimizin güney sınırlarımızın güvenliğini sağlamak ve sınır hattındaki terör unsurlarını temizlemek amacıyla Afrin'e yönelik başlattığı Zeytin Dalı Harekatı devam ediyor. Harekatın 31’inci günü olan dün itibarıyla şu ana kadar 1641 teröristin etkisiz hale getirildiği belirtildi yetkili makamlarca…

Dün, TSK ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) birliklerince Afrin'in İkidam, Şeltah ve Merseva köyleri ile 687. Tepe’si de teröristlerden arındırıldı. Harekatın başından bu yana PYD/PKK işgalindeki Afrin'in 5 beldesinde, biri belde merkezi, 50'si köy, 3'ü köy altı yerleşim ve 18'i stratejik dağ veya tepe olmak üzere 72 nokta terör unsurlarından temizlenmiş oldu.

Bu arada 32 vatan evladı da şehit verildi…

Şimdi herkesin kafasında aynı soru var.

Harekat nereye/ne zamana kadar sürecek?..

Aslında bu sorunun cevabı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, ABD’li mevkidaşı Rex Tillerson'la görüşmesi sırası ve sonrasında ifade ettiği şu cümlede gizli; “ABD ile ilişkilerimiz kritik bir dönemden geçiyor. Ya ilişkileri normalleştirip, rayına oturtacağız ya da ilişkiler daha da kötüye gidecek.”

 

Şimdi meseleyi biraz açalım.

Türkiye’yi Afrin’e yönelik operasyon yapmaya iten şey, ABD’nin bu bölgede 30 bin kişilik ‘Sınır Koruma Gücü’ adı altında bir terör ordusu yaratma çabası…

Bunu artık herkes açık seçik görebiliyor. PKK denilen ayrılıkçı, bölücü örgütün Suriye uzantısı olan PYD/YPG unsurlarına binlerce TIR dolusu silah sevkiyatı yapan, milyarlarca dolarlık maddi yardımlarda bulunan ABD’nin, her ne kadar inkar etse de nihai amacı bu bölgede kendi güdümünde bir terör devleti oluşturmak…

Ancak bugüne kadar üçüncü dünya ülkelerinde benzer yöntemlerle istediği gibi at koşturan ABD,  bu kez sert bir kayaya tosladı. Türkiye bir üçüncü dünya ülkesi olmadığını net bir şekilde ortaya koyunca ABD’nin planları altüst oldu. Şimdi çeşitli varyasyonlarla bu badireyi atlatmaya çabalıyor. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile müzakerelerini de bu kapsamda değerlendirmek lazım. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, “Ya ilişkileri normalleştirip rayına oturtacağız ya da ilişkiler daha da kötüye gidecek” şeklindeki değerlendirmesi, Türkiye’nin Afrin harekatındaki kararlılığının ABD yönetiminin ilk başlardaki ‘katı’ tavrını bir hayli yumuşattığını bu müzakerelerde görebiliyoruz. Ancak hala ortada net bir şey yok. NATO müttefiği iki ülke arasındaki anlaşmazlıklarda Türkiye’nin üzerinde hassasiyetle durduğu iki nokta var. Birincisi

15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu FETÖ ve halen ABD'de bulunan FETÖ elebaşının Ankara’ya iadesi meselesi…

Diğeri ise Suriye'deki durum. Halen Menbiç’te bulunan YPG unsurlarının oradan çekilmesi…

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, her platformda, “Öncelikle ABD’ye yeniden güvenmeliyiz” mealinden ifadelerle iki ülke arasındaki ‘güven bunalımı’na işaret ediyor ki, bunda da son derece haklı. Bugüne kadar Türkiye aleyhine her faaliyetin altından çıkan, sınırlarımızdaki düşmanlarımıza her türlü yardımı alenen yapan ABD’ye artık ne hükümet ne de Türkiye kamuoyu güvenmiyor. ‘Türkiye bizim stratejik müttefikimiz’ gibi ağdalı ifadeler artık kimseyi tatmin etmiyor. Haliyle önce bu güven krizinin ortadan kalkması lazım. Bunun için de ABD’nin önce YPG/PYD unsurlarını terörist olarak kabul etmesi, bunlara verdiği desteği kesmesi lazım.

 

Türkiye, bu müzakerelerle aslında ikili ilişkiler açısından ABD’ye son bir şans verirken dünya kamuoyuna da, “Bakın biz diyalog kapılarını kapatmış değiliz” mesajını veriyor…

ABD’nin bu şansı nasıl değerlendireceğini bekleyip göreceğiz. Afrin’deki operasyonun akibetini de ABD’nin ortaya koyacağı tavır belirleyecektir. Şimdilik sadece şunu söyleyebiliriz; Türkiye YPG/PYD unsurları Menbiç’ten tamamen çıkarılana kadar operasyonu durdurmayacaktır…