Antalya’nın Büyükşehir Belediye Başkanının yolu eski SSK, bugünkü adıyla Atatürk Devlet Hastanesi’ne düşer mi?
Devlet Hastanesi’nden caydım..
Yıllarca Genel Cerrah olarak görev yaptığı Akdeniz Üniversitesi’nin bahçesinden en son ne zaman geçmiştir?
En azından son beş yıldır Antalya’nın hiçbir sokağında, caddesinde yaya olarak yürümemiştir.
Yürüdüyse bile yanında kesin koruması olur ve kendisine yaklaşmak isteyen özellikle dilenci milletiyle karşılaşmamıştır.
Önceki gün Atatürk Devlet Hastanesi’ne gittim. Acil tarafından karşı caddeye geçeceğim. Karşıma orta yaşlarda bir bayan dikildi.
“Allah rızası için bir ekmek parası” diye elini açıyor..
Cebimdeki bozukluk 1 TL’yi kendisine uzattım.
Yolu geçip, yan taraftaki eczaneye gireceğim.
Bu sefer kucağında bir bebek başka bir bayan. Hem de yaşı hayli genç.
“İlaç alacak param yok ağabey. Allah rızası için yardım” diyordu.
Anlamazlıktan gelip, eczaneye daldım.
İşim bitti. Vakit öğle saati olduğu için etli pidecinin dışarıya atılan masalarından birisine oturduk.
Anında bir başka bayan masaya yaklaşıp.,
“Karnım aç ağabey. Allah rızası için bir sadaka” diyordu.
“Gel sana pide ısmarlayayım da karnın doysun” dedim, “Evime ekmek götüreceğim ağabey bir ekmek parası” demez mi?.”
Hem, “Açım” diyordu, hem de ekmek parası istiyordu..
Cadde yada sokakta gezmeyen bu durumdan haberdar değildir.
Hatta benim yazdıklarım o tür yaşantı sürmeyenlere abartı dahi gelebilir.
Ne var ki Antalya gerçeğinin ta kendisi. Eminim ki Türkiye gerçeğinin de..
Evet.,
Bir ülkenin dilenci sayısı artmaya yüz tuttuysa, ekonominin ne denli kötüye gittiğinin bir nevi göstergesidir.
Peki, aynı zamanda, “Kolay yoldan para kazanma sanatı” denebilir mi?
Ya da, “Alışmış kudurmuştan beterdir!..”
Hiç kimsenin kolay yoldan para kazanmaya veya alışkanlıklarını ulu orta eyleme dönüştürmeye asla hakkı olamaz..
Tabi o dilencileri Antalya cadde ve sokaklarında vatandaşların üzerine saldırmamakta görevli olanlar görevlerini yaptıkları sürece, sayılar ne artar, ne de dilenciye rastlanır.
Seçim yaklaştı ya.,
Belli ki yönetim boşluğundan nasiplenme peşinde sokak dilencileri..
En illet olduklarım da, küçücük bebekleri dilenmelerine alet etmeleri..
Öğleden sonra bir dostumun iş yerinde oturuyorum. Kapıdan içeriye yaşları 25 ile 30 arasında değişen bir çift girdi.
“Ağabeylerim. Tedavi için Eskişehir’den geldik. Hastanede yattı eşim. Taburcu olduk geri dönecek otobüs paramız yok” diyordu..
“İnsan olan düşenin halinden anlar” dedik, otobüs işletmeciliği yapan İbrahim Güllüpınar dostumu telefonla aradım. Eskişehir’e en yakın otobüsün ne zaman olduğunu sordum. 1.5 saat sonra olduğunu belirtince, kendisine iki kişi göndereceğimi, bilet ücretlerini benim karşılayacağımı, geldiklerinde otobüse bindirip, Eskişehir’e göndermesini rica ettim.
İbrahim ağabey, “Tamam” deyip telefonu kapattı.
Aradan 3-4 saat geçmişti. Selekler çarşısının önünden PTT tarafına yürüyorum. Bir de ne göreyim benim Eskişehir’e gönderdiğimi sandığım çift, gözlükçü dükkanının kapısından içeriye bir şeyler söylüyor.
İşyerinin içerisindekilere, “Sizden otobüs parası için yardım mı istiyor” diye sordum, “Evet” deyince, “Sahtekar bunlar. Ben bilet ücretlerini karşılayıp, göndermek istedim bakın karşımda duruyorlar” diye haykırınca, yanımdan öyle koşar adımlarla uzaklaştılar ki, sanki öcü görmüş gibiydiler.
Akşamında gelişmeleri Hüsnü Şahin’e anlattım, “Ohoooo. Beni o kadar çok üttüler ki hangi birisini anlatayım ki” diyordu.
Ey görevini yapmayan Belediye zabıtaları..
Antalyalıları dilencilere üttürmemek adına kılınızı ne zaman kıpırdatmayı düşünüyorsunuz?