Antalya, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın en önemli turizm başkentlerinden biri. Her yıl milyonlarca turistin akın ettiği bu şehir, tarihi ve doğal güzelliklerinin cazibesine kapılanların gözdesi. Ancak, tüm bu parlak tablonun gölgesinde, yerli halkı da turistleri de bezdiren bir sorun var; trafik. Antalya’nın yollarında ilerlemek, sabrın sınandığı bir deneyime dönüşmüş durumda.
Son yıllarda Antalya’nın trafiği giderek yoğunlaşıyor. Nüfus artışı ve araç sayısındaki hızlı yükseliş, mevcut yolların kapasitesini çoktan aştı. Özellikle sabah ve akşam saatlerinde yaşanan sıkışıklık, şehir hayatının temposunu olumsuz etkiliyor. Bunun yanında, şehir planlamasındaki eksiklikler ve toplu taşımanın yetersizliği, araç bağımlılığını artırıyor.
Avrupa’nın trafik ve şehir planlamasında örnek ülkelerinden İsviçre, Antalya için ufuk açıcı olabilir. İsviçre şehirlerinde, toplu taşımaya yapılan yatırımın meyvesini görebiliyoruz. Şehir merkezlerinde otomobil kullanımının azaltılması için bisiklet yolları, tramvay ve tren ağları özenle planlanmış. Duraklar arasındaki kısa mesafeler ve sık seferler, toplu taşımayı cazip kılarken, sürücüler için akıllı trafik yönetim sistemleri uygulanıyor.
Antalya için benzer bir model, uzun vadede şehri hem daha yaşanabilir hem de daha sürdürülebilir hale getirebilir. Tramvay ve otobüs seferlerinin sıklaştırılması, toplu taşımanın yalnızca işe gidiş-geliş saatlerinde değil, günün her saatinde konforlu bir alternatif olması için önemli bir adım. Ayrıca İsviçre’de olduğu gibi park-et-devam et sistemlerinin yaygınlaştırılması, şehir merkezindeki yoğunluğu azaltmada etkili olabilir.
Altyapının iyileştirmenin yanında, akıllı trafik ışığı uygulamaları ve dijital trafik bilgilendirme sistemlerinin yaygınlaştırılması da önemli. Sürücüler, yoğun rotalara alternatif yolları gerçek zamanlı verilerle öğrenerek gereksiz bekleyişlerden kaçınabilir. Ayrıca, şehir planlayıcılarının uzun vadeli bir ulaşım master planı hazırlayıp uygulamaya alması, Antalya’nın büyümesini geleceğe dönük biçimde yönlendirebilir.
Antalya’nın trafik sorununu çözmek yalnızca mühendislik değil, aynı zamanda toplumsal bir hareket gerektiriyor. Vatandaşların toplu taşımaya yönelmesi, alternatif ulaşım biçimlerinin benimsenmesi ve yerel yönetimlerin kalıcı, sürdürülebilir çözümlere odaklanmasıyla bu düğüm çözülebilir. Tıpkı İsviçre’nin başardığı gibi, biz de insanı merkeze alan bir şehir planlamasıyla trafiğin kabus olmaktan çıkmasını sağlayabiliriz.