Yerel seçimlere az bir süreç kaldı ya.,
Kamuoyunun beklentileri arasında, siyasi rakiplerin bir birlerine olmadık iftira kampanyası başlatıp, fütursuzca saldırmaları geliyor.
Top yekun adına, “Karalama kampanyası” deniyor.
Niçin?
Tek gaye, “Seçimi nasıl kazanabilirim?.”
Yani her yol mubah mantığı.
Ama siyasiler o tür kampanyaların startını daha vermedi..
Tam aksi.,
Nedense son zamanlarda Antalya yerel basınında saldırılar meydana geliyor.
Tabi ki bir birlerine..
Misal: Dün birimiz çıkmış, “Muhatabına” demiş, dikkatleri çekmiş..
Belli ki muhatap kendisi gibi bir başka yerel gazeteci. Veya gazeteciler..
Misal-2:
Bizim içimizde o kadar akıllı yerel gazeteci var ki (!), aylar öncesi atılan bir tiwit olayından kendilerine manşet bile çıkartıp, köşelerinde üç kelime yazıp, enter tuşuyla iki satır atlatarak koca sayfayı dolduranlara bile rastlayabilmek mümkün..
Misal-3:
Gazeteci 1.5 ay sonra olabilecekleri, 1.5 ay öncesinden biliyormuş ve bilgisi boşa çıkmamış!..
Biz gazeteciyiz yahu..
Her şeyin en iyisini bizim bildiğimizi hep iddia etmez miyiz?
Kamuoyuna kendimizi öyle lanse etme yoluna gitmez miyiz?
İki tane Altın Portakal davetiyle yelkenleri suya indirenler de vardır bizim aramızda..
Hele protokolün en önüne oturtuldu mu, değme keyfine gitsin.
Kendisine bir de başkasına plaket verme görevini verdin mi, senden iyisi, senden kıymetlisi yoktur..
Aklı sıra şahsiyetinin değerli tutulduğunu sanır..
Sonra da çıkar, itibar yada saygınlıktan bahseder..
Bizzat ben, “6 Ocak Milat” diyen kişiyim.
Ve 15 günlük bir yanılgımın olduğunu da söyleyen..
Sen milletin ağız kokusunu çekerek bin bir güçlükle para kazanma gayreti gösteren garibanların parasını ödeme. O garibanlar gelip kapına dayansın. O rezilliğinin üzerini örtebilmek için de, “İğrenç saldırı” de geç..
İğrençliklerin nerede olduğunu artık Antalya kamuoyu en ince ayrıntısına kadar biliyor.
Benim milat gününü bilmem mi battı?
Milat, bir düzenbazlığın gün yüzüne çıktığı, geçmişte defalarca hesabı verilip, sonrasında da senin ısıtıp, ısıtıp servis ettiğin ama o iftira kampanyalarının mecburiyetten bitirildiği, kendi belirlediğin tarihte ödeyemeyeceğin bir parayı ödeyeceğim diye tahütte bulunup, sözünü tutamadığın gündür.
Ve o milat gününü ben belirlemedim..
Biten kişi yada kişiler belirledi.
Ve bu kentte gazeteci geçinen, gazeteci müsvetteleri için geçmişte nasıl, “Bir gün kendi kendilerini yok edecekler” dediysek, dediğimiz güne de fazla zaman kalmadı..
Ben bırakın b.ka battığınız günü bilmeyi..
Sizin yediğinizi-içtiğinizi, yedirip-içirdiğinizden tutun da.,
Ciğerinizi bilirim ciğerinizi.
İsterseniz kollarınızı bir birinden geçirip, şarap kadehlerini bir birinizin dudaklarına servis edin.
Ama yüreğinizi bilemem..
Hoş o yüreği de Antalyalı artık öğreneceği kadar öğrendi..
Dibindeki kör olan göremediğine yansın..
Not: Beni bırakın. Siz asıl yönetici mücella teyzenin bayramlık ağzını açtırmayın. Konuk’a hiç girmiyorum..