Geçtiğimiz cuma günü sürücü belgemizi değiştirmek için Atatürk Devlet Hastanesi’nden sağlık raporu başvurusu yaptık. Hastane görevlileri 50 kaymemizi aldıktan sonra elimize bir form tutuşturarak doldurmamızı istedi. 20 kadar soruya cevap verdikten sonra formu görevliye verdik. Görevli genel muayeneye yönlendirdi. Adres gösterilen doktorun kapısına dikildik. Bir de baktık sıra numarası alınması gerekiyor. Hemencik aldık. Sonra bekledik sıranın bize gelmesini. Bir süre sonra sıra geldi, girdik içeri. ‘Neyiniz var’ dedi doktor. ‘Sağlık raporu için geldik’ dedik. Kısa bir işlem yaptıktan sonra ‘Bir üst kata çıkın göz doktoruna gözükün’ dedi. Çıktık. Doktor da çıkmıştı! Ama eve gitmek için. Tekrar aşağı indik ilk doktora yeniden gittik. Doktor bize ‘Pazartesi gününü bekleyeceğisiniz. Göz doktoru görmeden olmaz’ dedi. Ne de olsa göz doktoru, görmeden olur mu hiç! Sizin anlayacağınız yarım günümüz hiç oldu. Döndük eve. Bu kez telefondan 199’u arayarak nüfus müdürlüğünden pazartesi günü için randevu aldık. Aynı gün sağlık raporu da alacağımız için bir günde iki işlemi bitirmek istiyorduk.
Dört gözle beklediğimiz gün geldi! Sabah saat 08.30 gibi soluğu yine Atatürk Devlet Hastanesi’nde aldık. Cuma günü yaptığımız gibi ilk işlem yine genel muayene yapacak, pardon sadece soru soracak doktora gitmek oldu. Tahmin ettiğiniz gibi yukarı kata, yani göz doktoruna yönlendirildik. Ama doktora gözükmeden önce göz muayenesi gerekiyormuş. Tabi sıra almadan işlem yapmak olmaz. Aldık sırayı bekledik çağrılmayı. 15-20 dakika bekledikten sonra içeriye ‘buyur’ ettiler. Girdik, muayenemizi olduk. Elimize tutuşturulan iki küçük kağıt parçasıyla göz doktoruna gözükmemiz istendi. Kağıtları doktorun masasına bıraktık. ‘Dışarı çıkın sizi çağıracağız’ dediler. Talimata uymaktan başka çaremiz yok. Bir süre sonra mübaşir, şaka şaka sekreter ismimizi anons etti. ‘Buradayız’ deyince içeri çağırdı. İçeri girdik, bir dizi rakam okuttuktan sonra kağıdımız mühürlendi, imzalandı yeniden ilk doktorumuz adres gösterildi. Bu kez sıra beklemeden direk daldık içeri. Verdik kağıdı, o da bize ‘Sürücü olabilir’ belgesini imzalayıp verdi.
Saatler 11.00’e geliyordu. Bu kez bankanın yolunu tuttuk. Çünkü sürücü belgesi değerli kağıt ve harç bedeli olan 15 paracık, yani 15 lira daha yatırılacaktı. İlk gittiğimiz banka ‘Biz alamıyoruz’ dedi. Hemen bir başka bankaya gittik. Her şey üst üste gelir derler ya, aynı o hesap. Maalesef ikinci gittiğimiz banka da ‘Biz alamıyoruz, Ziraat Bankası’na gitmeniz gerekir’ dedi. Tabi itiraz etme hakkımız yok, ama içten içe söylenmek serbest! Biz de söylene söylene Ziraat Bankası’na gittik. Girişteki görevliye sorduk, ATM’den para yatırabileceğimizi söyledi. Nihayet o işlemimizi de gerçekleştirdik. Artık bir kahvaltıyı hak ettik. Hem kahvaltı yaparken de biraz dinlenebilecektik. Çünkü sonra maraton yeniden başlayacaktı. Neyse Muratpaşa Nüfus Müdürlüğü’ndeki randevumuz 13.30’daydı. Bir sorun yaşamamak için saat 13.00’te kapıda asker gibi beklemeye başladık. Saatinde açılan müdürlükten randevumuz olmasına rağmen yeniden sıra numarası almamız söylendi. Talimatlara uyduk. Ama Allah var sıra hemen geldi. Görevli arkadaş 10 dakika kadar kısa bir sürede işlemini tamamladı bir başka görevliye yönlendirdi. Bereket orada sıra numarası almaya gerek yoktu. Hem sıra da çok azdı. 3 kişi vardı önümde. İşlemleri kısa sürede bitince benim evrakları istedi. Yeni sürücü belgemin gelmesine kadar geçici bir belge verdi, sonra uğurladı bizi. Böylelikle cuma günü başlayan maratonumuz da pazartesi günü öğleden sonra tamamlanmış oldu.
Beni bilirsiniz, okuyucuyu sıkmamak için uzun yazılar yazmam. Ama kısa olması gereken uzun bir süreci size ancak böyle anlatabilirdim. Sabır gösterip okuyan herkese teşekkür ederim.
Bu arada, yazıyı kaleme almamdaki gaye, devlet kurumlarında halen aksaklıkların ciddi şekilde devam ettiğini etkili ve yetkili kişilere duyurmaktır. Umarım birilerinin dikkatini çeker ve gerekli uyarıları yapar. Değilse bu çağda, bu eziyet çekilecek gibi değil.