Siyasi fanatizmin dışında olan herkes gibi biz de köşemizden zaman zaman bu tehlikeye dikkat çeken yazılar yazdık, yorumlar yaptık. Hani tabiri caizse çarşambanın gelişi perşembeden belliydi. Dolayısıyla Çubuk’taki saldırının toplumda yaratılan bu psikolojiden kaynaklandığı aşikar. Ben şahsen saldırının durumdan kendine vazife çıkaran birkaç gerzeğin kışkırtmasıyla yaşandığını düşünüyorum. Şu sıralar çeşitli kesimlerde çeşitli senaryolar üretiliyor. Saldırganlardan birinin AK Parti üyesi çıkması da, senaryoların bilhassa iktidar merkezli yazılmasına neden oldu. Zaten öteden beri provokasyon için fırsat kollayan kimi çevreler bu iştah açıcı malzemeyi anında değerlendirmeye aldılar. Tabi her olayda olduğu gibi bu olayda da dış mihraklar yine devreye girdi. Dış basında dün önemli birçok medya kuruluşu direkt ya da dolaylı şekilde bu saldırıdan iktidarı sorumlu tuttu.
Dünyanın önde gelen birçok gazetesi Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın 31 Mart seçimlerine giden süreçte CHP'yi teröristlerle işbirliği yapmakla suçladığını hatırlattı. Alman gazetesi Frankfurter Allgemeine (FAZ) saldırıların ‘arka planının belirsiz’ olduğuna dikkat çektiği haberinde, “Erdoğan, 31 Mart'ta yapılan seçimlerden önce CHP ile üç muhalefet partisini PKK ile çalışmak ile suçladı” ifadelerine yer verdi mesela… ABD haber ajansı Associated Press de haberi yine benzer şekilde servis etti. Linç girişiminin PKK'lılar tarafından öldürülen bir askerin cenazesinde meydana geldiğini, Erdoğan'ın 31 Mart'a giden süreçte yerel seçimleri bir ‘beka sorunu’ olarak gösterdiğini, muhalefet partilerini teröristlere benzeterek ‘bölücü’ bir seçim kampanyası yürüttüğünü yazdı. Euronews, haberinde Erdoğan'ın “CHP'nin belediye listelerinde teröristler var” açıklamalarına yer verdi.
Aslında dünya basınının meseleye bakış açısı bu işin arkasında başka bir şeylerin olduğunun göstergesi ama neyse. Ben yine de iyi niyetle düşünmek ve meselenin birkaç ‘işgüzardan’ kaynaklandığına inanmak istiyorum. İnşallah öyledir. Yazdıklarımıza kimse farklı bir anlam yüklemesin diye net bir şekilde ifade etmeye çalışıyorum. Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki, arkasında ne olursa olsun, ne çıkarsa çıksın böyle bir saldırıyı tasvip etmek mümkün değil. Çünkü bu saldırı CHP liderinin şahsına değil Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve beraberliğine yapılmış bir saldırıdır. Böyle kabul edilmelidir. Böyle bir saldırıyı onamak, desteklemek, bundan sonra bu tür saldırıların önünü açmak demektir ki, bu da Allah korusun ülkeyi iç savaşa götürür. Bizlere düşen sakin kalmak, itidalli davranmak, provokatif eylem ve hareketlere tedbirle yaklaşmak olmalıdır. İktidar ise en kısa zamanda saldırının faillerini bulup cezalandırılmasını sağlamalı ve olayın tüm detaylarını ortaya çıkararak kamuoyuyla paylaşmalıdır.
Bu ülkenin hepimizin ortak paydası olduğunu kimse unutmamalıdır…