İki gün boyunca “Beldibi’nde neler oluyor” başlığı altında anons verip, “Çarşamba” duyurusu yaptık.
Ve, “Vedat Gürhan’ın kaleminden” vurgulamasını da özellikle yaparak.,
25 yıllık meslek hayatımızda amacımızın hep, “Üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil” olduğunu en iyi bilenler, 4 gün boyunca 3 kez bıraktığımız çağrıya kulak bile asmadılar.
Oysa ki.,
Düne kadar küçük bir turizm beldesi olan, bugün dünyanın en büyük turizm alanı bir mahalle konumundaki Beldibi, Konyaaltı’nın gözbebeği olması gerekir ancak, ne yazık ki düzensizliklerle örnek bir yer haline gelmiş durumda.
Dedik ki, “Vatandaşın günübirlik denize girip, piknik yapmak için kullandığı mesire yeri işgal edilmiş.”
Konyaaltı Kaymakamı Bayram Yılmaz telefon açıp.,
“Vali bey telefon açtı. Bizzat gittim, gördüm. Kaldırımda yıkama işlemi yapıyorlardı. Her hangi bir sorun yok Beldibi’nde” diye cevap verdi.
Kaymakam teminatının üzerine teminat istenir mi?
Biz de istemedik.
Dedik ki, “Yaz sezonunun yaklaştığı şu günlerde, deniz çamurdan geçilmiyor. Çünkü sahilde harıl, harıl dozerler çalışıyor.”
“Bir otelin tüp geçit çalışması var. Bulanıklık ondan.”
Cevabı verildi.
“Düne kadar özel villa olup, bugünün tahsisli turizm alanı olması nedeniyle yeşillikler ortadan kaldırıp, yerine beton armeler yapılıyor. Bu nasıl bir anlayış” vurgulamasında bulunduk.
“Beldibi’nin temeli kötü atılmış. Geçmişin geçici ruhsatlarıyla baş gösteren çirkin yapılaşmanın acısını çekiyor Beldibi” gerekçesi sunuldu.
Hepsine eyvallah be.
Eyvallah..
Konyaaltı Belediyesi Beldibi’ni öz evladı gibi benimsemiş!..
Hatta Konyaaltı için Uncalı neyse, Beldibi de Uncalı’dan farksız!..
Daha da açığını belirtmek gerekirse Konyaaltı Belediyesi, Uluç mahallesinden bile çok daha fazla değer veriyor Beldibi’ne!..
Beldibi Konyaaltı’na geçti geçeli en küçük bir işgal!..
En küçük bir çarpık yapılaşma!..
Ve en önemlisi de çirkinlikleri görüpte, görmeme olayı kesinlikle yok!.
Turizm sezonu öncesi çöpler dağ gibi yükselmiyor!
Kaldırımların tamamı elden geçirilip, yeni sezona hazırlanmış!.
Bunların üstesinden Konyaaltı Belediyesi gelmiş!.
Diyen öyle diyor.
Ağaçlar zamanında sayılıp, numaralandırmaları yapılmış ve her ağacın gövdesine tenekeleri çakılmış!.
Allahın kulu bırak ağaç kesmeyi, yaprağına dokunamazmış.
Dokunduğu takdirde baltası, motorlu kesme makinesi ne bileyim araç gereci ne varsa el konulup, satışa çıkartılırmış.
Bunu da Kaymakam söylüyor.
Büyükler söylerse, küçükler dinler!.
Biz de öyle yaptık.
Yapı itibariyle tez canlıyımdır ancak, bizim meslek öyle bir meslek ki, bazı şeylerde yerini ve zamanını ayarladığında, her ne kadar birileri günü kurtarsa da, kazanan taraf kamuoyu olur.
Her şey de kamuoyu adına değil mi?