Genel seçimler öncesi milletvekili listesini hazırlayan Deniz Baykal’a tepki gösteren CHP eski İl Başkan yardımcısı Hüsnü Şahin partisinden istifa etmişti. Şahin yaptığı yazılı açıklamada, “Biz koyun değiliz” demişti.
O tarihte yerinde bir tepki olduğunu ve demokrasiyi savunan bir partide bu tepkilerin daha fazla olması gerektiğini dile getirmiştim.
Geçtiğimiz günlerde CHP’de bir istifa daha yaşandı. Bu kez istifa eden partiye uzun yıllar hizmet etmiş olan Canip Can. Can da tıpkı Hüsnü Şahin gibi aday dayatmasına dayanamayarak istifasını verdi.
Canip Can’ın da tepkisini haklı buluyorum.
Demokrasiyi ilke edinen, ülke yönetimine talip olan bir partinin aday dayatmasını kendi adıma yakışıksız buluyorum. Partililerin iradesine ipotek konulmak istenmesi demokratik bir tutum değil. Bu nedenle hem Hüsnü Şahin’in hem de Canip Can’ın istifası yerinde bir tepki.
Şimdi gelelim cumartesi günü yapılacak CHP İl Kongresi’ne.
600 delege yeni il başkanını belirlemek için sandık başına gidecek.
Şuanda Deniz Baykal destekli mevcut İl Başkanı Özer Ülken’in önde olduğunu düşünüyorum. Genel Merkez destekli Menderes Dal’ın da şansı var elbette. Tabi Devrim Kök ve Mustafa Erdem de belirli bir güce sahip.
Ülken, Baykal; Dal ise Genel Merkez destekli.
Peki, Kök ve Erdem’in arkasında kim var? Bu iki ismi kimler destekliyor? İki ismin arkasında “ağabey” yok ama delegeler var. Bu nedenle birinin veya bir yerlerin adayı olmayanların şansı destekli adaylara göre daha az. Ancak bu isimler seçimi kaybetseler bile gönüllerin galibi olacaktır. Bu konuya dikkat çekmeden geçemedim.
Kısacası delegeler sandık başına giderken kafalarında binbir soru işareti belirecek. Çünkü iradelerine ipotek konulmuş. Yani Türkçe’si özgür hareket edemeyecekler. Dolayısıyla böyle bir seçim de demokratik olmayacaktır.