Cumartesi günü CHP’nin il kongresi yapıldı.
Hali hazırdaki İl Başkanı “Nail Kamacı” yeniden İl Başkanı seçildi.
Gerek Nail Kamacı ve gerekse karşısında yer alan Buğra Özçelik’in seçimi alması CHP’nin bugünkü durumunda ciddi bir değişiklik sağlamayacaktı.
Çünkü her iki aday da “değişimcilerin” sahaya sürdüğü adaydı…
Parti içi muhalefet aday çıkarmadı, onlar 24 Ekim’de Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesinin vereceği kararı beklemeyi daha uygun buldular.
Yani aynı tas, aynı hamam…
Lakin bu durağan siyasete rağmen kongreye olan ilgi beni şaşırttı.
CHP içinde yürüyen kıyasıya bir mücadele varken il kongresine sadece Özgür Özel’den yana olan “değişimcilerin” yoğun katılımı olacağını, kısaca “mutlak butlancılar” denilen parti içi muhalefetin, üstelik il başkanı adayı da çıkarmadıkları için kongreye katılımlarının olmayacağını düşünmüştüm, ancak kongreye gidince yanıldığımı anladım.
Kongre salonunu ve dışarısını şöyle bir dolaştım.
Bu tür yerlerde kulis bilgileri daha çok salon dışında olur diyerek dışardaki partililerle sohbet ettim ve şu kanaat vardım ki;
“CHP’nin başına kim gelirse gelsin ister sevsinler ister sevmesinler, isterse kıyasıya eleştirsinler bu partililer asla ve asla kurumsal yapıdan ayrılmazlar.”
Yani iktidar mahfillerinde üretilen ve uygulamaya sokulan “CHP yakında parçalanır, içinden bir başka parti çıkarılır, mahkeme mutlak butlan kararı verirse Özgür Bey ve İmamoğlu başka bir parti kurarlar” tezleri asla ve asla tutmaz bana göre.
Kimi illerde kavgalar olsa da kimi yerlerde Genel Merkez müdahale edip tek adaylı kongre yaptırsa da bu partinin insanları öylesine CHP ile kimliklenmişler ki bacadan kovsanız pencereden geri girerler…
Ancak böylesine güçlü bir parti aidiyeti olmasına rağmen yıllarca süren törpülenmeler sonucunda “siyaset üretemez duruma gelinmiştir…”
Baykal’ın genel başkanlığı ile başlayan 30 yıllık süreçte parti içindeki siyaset üreten kadroların tasfiyesi, alttan gelen kadroların da siyaseten donanımsız olmaları bu günkü CHP’nin siyasi tablosunu ortaya koymaktadır.
İl kongresinde dışarda sohbet ettiğim partililer, kürsüye çıkan delegeler ve başkan adayları günlük politik gelişmeler ve eleştiriler dışında ciddi bir siyasi açılımlı konuşma yapamadılar.
Ne dünyayı ne Türkiye’yi ne de Antalya’yı “okuyamayan ve çözümlemeden uzak” bir siyasi tablo vardı kongrede.
Bolca Atatürk denildi ama Atatürkçülüğün ne halkçılığı ne de devrimciliği dile getirildi.
Bolca demokrasi denildi ama ne parlamenter demokrasiden ne Kürt meselesinden ne de Alevilerin sorunlarından söz edildi.
“Erdoğan ve AK Partiden bu ülkeyi kurtaracağız” denildi.
İyi de yerine ne koyulacağı ifade edilmedi.
Tüm bunları özetleyecek olursak;
CHP; üyeleri aralarında ciddi farklılıklar olmasına rağmen parti aidiyetleri çok yüksek üyelerden oluşan güçlü bir kurumsal yapı haline gelmiş siyasi partidir.
Ancak Baykal’dan bu yana siyasi omurgası sürekli oynak hale getirildiği, siyaset üreten kadroları tasfiye ettiği için siyaset üretemeyen, sosyal demokrasiyi içselleştirememiş iğreti olarak elinde tutan bir üst yapısı vardır.
Seçmene bu yapısıyla güven vermediği halde her şeye rağmen muhalefetin lokomotifi olduğu için korunması gereklidir…