Hepinizin bildiği gibi televizyonların sabah programlarında açık ara farkla izlenen bir isim gazeteci İsmail Küçükkaya…
Seversiniz, sevmezsiniz ama gerçek bu…
Hemen her sabah programına başlarken “demokrasi meydanı” sözünü kullanarak, programının her görüşe ve siyasete açık olduğunu ifade eder ki, bu dediğini de (Halk Tv dönemi hariç) yapıyor gerçekten…
Dün sabah ki programında “Türkiye medyasının hal-i pür melalini” özetle anlattı ve ülkemizin her siyasi görüşe açık, haberlerde hakikati kıvırtmadan objektif olarak ifade eden bir “merkez medyaya” ihtiyacı olduğunu belirtti.
Gerçekten ciddi bir ihtiyaç…
Ve hepinizin bildiği gibi Türkiye medyası paramparça…
Bir grup medya iktidarın algılarını kamuoyuna enjekte ederek seçmenlerini konsilide etmeye çalışırken bir diğer grup medya da muhalefet için aynı şeyi yapmaya çalışıyor…
Yani milyonlarca insan ülkede gerçek anlamda neler oluyor, bitiyor farkında değil ve hakikatlerin neler olduğunu bilmiyor…
Bunun da gerçek sorumlusu, halkın bilgi edinme hakkını kullanan medyadır…
Hem seçimi kazanacak oya ulaşmada hem de iktidardayken seçmenini elinde tutabilmede medyanın etkin gücünü fark eden ve bu alana ilk el atan Turgut Özal olmuştu…
Kendisini ve iktidarını allayıp pullayan dönemin iki gazetesine çok ciddi parasal fonlar aktarmak suretiyle diğer medya organlarını baskı altına almaya çalışmıştı…
Ama o dönem “merkez medya dediğimiz Hürriyet, Milliyet gibi gazeteler” bu baskıya direnebilmişler ve Özal’a teslim olmamışlardı…
Medyanın bu etkin gücünü kullanarak iktidar olma ve sürdürmek için ikinci operasyon Erdoğan ve AK Partiden geldi.
İktidarın hatalarını, laiklik dışı uygulamalarını ve yanlışlarını (bazı sermaye gruplarının lehine) çarşaf çarşaf yayınlayan merkez medyanın önde gelen gazeteleri Hürriyet, Milliyet, Sabah gazetelerinin protesto edilmesini, CNN Turk, Kanal D, Atv gibi televizyon kanallarının da izlenmemesi çağırısını yaptı o dönem başbakan olan Erdoğan…
Ancak bu çağırılar yetmemiş olacak ki bu kez kimi kendine yakın iş adamlarını devlet bankaları tarafından fonlayarak merkez medyanın bu gazete ve televizyonlarının satın alınmasını sağladı.
Ve o tarihten bu yana kamuoyu hakikatlerin uzağında bırakıldı.
Bir yanda iktidarın “hep doğru” yaptığını yazan, çizen, anlatan medya…
Diğer yanda iktidarın “hep yanlış” yaptığını yazan, çizen ve anlatan medya…
Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmeden harala/gürele yol alan bir toplum haline getirildik…
Ulusal medyada durum buyken yerel medyada da hemen hemen aynı ve içer acısı bir durum var.
İktidarı eleştirirsen hııı… deyip parmak sallamakla karşı karşıya kalınıyor…
Muhalefeti eleştirirsen bu kez “iktidar tarafından menfaat temin etmekle” suçlanıyorsun...
İşte bu ikilem durumundan kurtulup hakikatleri ortaya koyan bir merkez medya yapılanması zorunlu hale gelmiş durumda…
Şimdiye dek bu konuda bazı iyiniyetli girişimler oldu ama başarılı olunamadı.
Şimdi bir grup demokrat gazeteci tarafından “Filika Tv” adı altında yeni bir girişim başlatılıyor…
Umarım başarılı olurlar…