Cumartesi Anneleri dün 500’üncü kez toplandı.

Peki ama kim bu Cumartesi Anneleri?

Kısaca bir hatırlayalım.

27 Mayıs 1995’ten bu yana gözaltında kaybolan ve faili meçhul cinayetlerde hayatını kaybedenlerin yakınları onlar.

Her hafta cumartesi günü Taksim’deki Galatasaray Meydanı’nda toplanan bu acılı anneler yakınlarının bulunması için eylem yapıyor, yetkilileri duyarlılığa çağırıyor.

Dünyada eşi benzerine az rastlanan bu eylem biçimiyle seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

Bugüne kadar kaçı yakınına kavuştu, ya da kavuşan var mı bilmiyorum. Ancak bildiğim bir şey var; o da onurlu bir mücadele verdikleridir.

Evet, Cumartesi Anneleri bıkmadan usanmadan dün bir kez daha toplandı.

500. kez çocuklarının kaderini öğrenme umuduyla bir araya geldiler.

Ellerinde hasretle beklediklerinin fotoğrafları, gözlerinde yaş, yüreklerin de ise kocaman bir umut vardı.

Adaletsizliğe, vurdumduymazlığa haykırdılar.

Öyle bir haykırdılar ki kendisine ‘insanım’ diyen herkesin kulaklarını sağır edercesine.

Çünkü haykırışları, acıları, öfkeleri, umutları gerçek onların.

Herkes tatil yaparken onlar yakınlarından gelecek müjdeli habere odaklanıyorlar.

Galatasaray Meydanı’na oturduklarından beri dünya değişti, Cumartesi Anneleri değişmedi.

Kısacası onlar ‘Anne’ ve yüreklerindeki sevgiyi atamazsınız.

Çok mu şey istiyorlar?

Hayır.

Tek istekleri devlet arşivlerinde kaybolanlarla ilgili kayıtların kamuoyuna açılması.

Faillerin yargılanması.

İşlendiği iddia edilen suçlarda zaman aşımı uygulamasının kaldırılması.

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Gözaltında Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalaması.

Soruyorum size bu istekler kadar insani bir şey olabilir mi?

‘Yok’ dediğinizi duyar gibiyim.

O halde bu acılı annelerin acısını dindirmek için destek verelim.