Ekonomi yönetiminde en çok tartışılan konulardan biri, büyümenin niteliğidir. Bir ülkenin yalnızca hızlı büyümesi yeterli değildir; bu büyümenin aynı zamanda dengeli, sürdürülebilir ve kapsayıcı olması gerekir. Çünkü ani sıçramalarla yakalanan büyüme oranları, eğer dengeli bir yapıya oturtulmazsa kısa sürede kırılganlığa dönüşebilir. Dengeli büyüme, gelir dağılımını gözeten, bölgesel farklılıkları azaltan, dış ticaret dengesini koruyan ve çevresel sürdürülebilirliği hesaba katan bir yaklaşımı ifade eder.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından dengeli büyüme, sadece ekonomik rakamların değil, aynı zamanda toplumsal refahın da artması anlamına gelir. Zira büyüme rakamları ne kadar yüksek olursa olsun, eğer istihdam yaratmıyor, gelir adaletini sağlamıyor ya da ekonomiyi aşırı borçlanmaya itiyorsa, bu büyümenin kalıcılığı tehlikeye girmektedir.
Dengeli Büyümenin Unsurları
Ekonomide dengeli büyümenin sağlanabilmesi için dikkate alınması gereken birçok temel unsur vardır. Bunların başında üretim-tüketim dengesi gelir. Aşırı tüketime dayalı büyüme, ithalatı artırarak dış açıkları yükseltir; aşırı üretime dayalı büyüme ise talep yetersizliğine yol açabilir. Dolayısıyla yatırım, üretim ve tüketim arasında uyumlu bir ilişki kurulmalıdır.
İkinci unsur, sektörel çeşitliliktir. Yalnızca sanayiye dayalı bir büyüme, hizmetler sektörünü ve tarımı geri plana iterken; sadece hizmet sektörüne odaklanmak da sanayi üretimini zayıflatabilir. Oysa dengeli büyüme, sanayi, tarım ve hizmetler sektörünün birlikte gelişmesini hedefler.
Üçüncü önemli boyut ise bölgesel kalkınma dengesidir. Türkiye örneğinde görüldüğü gibi, Marmara Bölgesi ülke ekonomisinin neredeyse yarısını oluştururken, bazı bölgeler geri planda kalabilmektedir. Dengeli büyüme için bölgesel kalkınma ajansları, altyapı yatırımları ve teşvik politikalarıyla geri kalan bölgelerin de ekonomiye entegrasyonu sağlanmalıdır.
Dördüncü unsur dış ticaret dengesidir. İhracata dayalı büyüme modeli, ithalat bağımlılığıyla destekleniyorsa, cari açık sürekli hale gelir. Bu nedenle, katma değeri yüksek ihracat kalemlerine yönelmek, ithalata bağımlılığı azaltmak dengeli büyümenin ön koşullarındandır.
Son olarak, sosyal ve çevresel faktörler göz ardı edilmemelidir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik ve yoksulluk sorunları büyüme sürecini toplumsal açıdan kırılgan hale getirir. Aynı şekilde, çevreyi tahrip eden büyüme de uzun vadede sürdürülebilir değildir.
Türkiye’de Dengeli Büyümenin Zorlukları ve Fırsatları
Türkiye ekonomisi son yıllarda zaman zaman yüksek büyüme oranları yakalasa da bu büyümenin çoğunlukla tüketim ve kredi genişlemesine dayalı olduğu görülmektedir. İhracatın artışı önemli bir kazanım olsa da ithalata bağımlı üretim yapısı dış ticaret açığını derinleştirmektedir.
Ayrıca, bölgeler arasındaki gelişmişlik farkı Türkiye’de hâlen önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. İstanbul ve çevresinde yoğunlaşan yatırımlar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da aynı ölçüde görülmemektedir. Bu durum hem iç göçü artırmakta hem de işgücü piyasasında dengesizlik yaratmaktadır.
Buna karşın, Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, coğrafi avantajı ve artan üretim kapasitesi dengeli büyüme için ciddi fırsatlar sunmaktadır. Özellikle yenilenebilir enerji, dijital ekonomi ve savunma sanayii gibi stratejik alanlarda atılacak adımlar hem cari açığı azaltabilir hem de sürdürülebilir büyümeyi destekleyebilir.
Dengeli Büyümenin Sağlanması İçin Politika Önerileri
Dengeli büyümenin hayata geçirilmesi, planlı ve çok boyutlu bir stratejiyi gerektirir. Öncelikle, yatırım teşviklerinin sektörel çeşitlilik gözetilerek uygulanması önemlidir. Yalnızca büyük sanayi yatırımlarına değil, tarımda verimlilik artırıcı projelere, hizmetlerde teknoloji kullanımına da destek verilmelidir.
İkinci olarak, kapsayıcı bir vergi ve sosyal politika sistemi kurulmalıdır. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, büyümenin topluma eşit yansımamasına yol açmaktadır. Vergi adaletinin sağlanması, kayıt dışılığın azaltılması ve sosyal yardımların daha etkin hale getirilmesi bu noktada kritik rol oynar.
Üçüncü olarak, ihracatta katma değer artışı hedeflenmelidir. Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat payının artırılması, yerli üretim kapasitesinin geliştirilmesi ve AR-GE yatırımlarının desteklenmesi dengeli büyüme için vazgeçilmezdir.
Son olarak, çevresel sürdürülebilirlik göz önünde bulundurulmalıdır. Yeşil dönüşüm, karbon nötr hedefleri ve enerji verimliliği yatırımları, sadece çevre için değil, aynı zamanda ekonomik istikrar için de stratejik bir unsurdur.
Sonuç: Dengeli Büyüme Bir Tercih Değil, Zorunluluk
Ekonomide dengeli büyüme, yalnızca teorik bir kavram değil, aynı zamanda toplumsal refahın ve ekonomik istikrarın temel şartıdır. Kısa vadeli yüksek büyüme oranları, eğer dengeli bir çerçeveye oturtulmazsa, gelecekte krizlere davetiye çıkarabilir. Oysa dengeli büyüme, yavaş ama istikrarlı bir şekilde ilerleyerek hem bugünün ihtiyaçlarını karşılamakta hem de gelecek nesillere güçlü bir ekonomi bırakmaktadır.
Türkiye’nin önümüzdeki dönemde en büyük görevi, hızlı büyüme ile dengeli kalkınma arasındaki ince çizgiyi koruyabilmektir. Bu çizgi korunduğu takdirde, ekonomik büyüme yalnızca rakamlarda değil, toplumun tüm kesimlerinin yaşam kalitesinde de hissedilecektir.
EKONOMİDE DENGELİ BÜYÜME
Zafer Özcivan
Yorumlar
Trend Haberler

Antalya Emniyet Müdürü İlker Arslan görevden uzaklaştırıldı

Antalya Emniyet Müdürü İlker Arslan hakkında gözaltı kararı

20 milyon dolar ödeyip aday oldu iddiası Antalya’yı salladı

Gürcistan-Türkiye maçı ne zaman, saat kaçta ve hangi kanalda?

ŞOK GÖZALTI! Antalya Emniyet Müdürü’nün aracından kardeşi çıktı

Antalya’yı sarsan ‘rüşvet’ operasyonu: İfadeleri ortaya çıktı