Türk ekonomisinin en çok beklenen Orta Vadeli Planı, (OVP) 06 Ağustos 2023 tarihinde Cumhurbaşkanı Sn. Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında bütün ekonomi bürokrasinin katılımıyla açıklandı. 2019 yılından bu yana açıklanması merakla beklenen program oldu.  

Orta vadeli plan, Türkiye’de ilk kez 2006 yılında açıklandı. Planın hukuki zemini 5018 sayılı Mali Yönetim ve Kontrol Kanununa dayanmaktadır. Bu kanun, 2001 krizinden önce plansız, hedefsiz ve sürekli krizlerle kesilen ekonomi politikasının değiştirildiği ‘güçlü ekonomiye geçiş’ modelinin getirdiği şeffaflık, hesapverebilirlik için performans ölçümünün yapılabilmesi için çıkarılmıştır. Her yıl yenilenen plan üç yıl için beklenen ekonomik hedefleri gösteren çerçeve plandır. Ülkedeki kamu kurumlarının üç yıl boyunca eşanlı olarak aynı hedeflere göre plan ve bütçelerine yapabilmesinin imkanını vermektedir. Bu program 2019 yılına kadar istikrarlı olarak uygulandı. 2019-2022 yılları arasında ise yeni ekonomi programı olarak ismi değiştirilerek uygulandı. Fakat 2019 yılından 2023 yılı hedeflerine kadar olan dönemdeki planlar ise, küresel salgın, Ukrayna savaşı ve seçimler nedeniyle beklenen hedeflere tam olarak ulaşamadı. Bu nedenle de ekonomi kamuoyu tarafından gösterilen ilginin azaldığı bir sürece girdi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve ekibinin Mayıs 2023 seçimlerinden sonra iş başına gelmesiyle birlikte yeniden merakla beklenen bir ekonomi politikası aracı haline geldi.  

İlan edilen OVP, yeniden gerçekçi hedeflerin yer aldığı ve ulaşılabilir yönleri olan bir program özelliği göstermektedir. Programda gerçekliği en çok sorgulanacak beklenti enflasyon oranlarıydı. Programda 2023 yılın sonunda %65, 2024 yılı sonunda %33 ve 2025 yılı sonunda ise %15,3 oranına düşeceği beklentisi iş dünyası ve ekonomi analistleri tarafından gerçekçi olarak algılanacaktır. Yine planın kamu mali politikasını belirleyen vergi gelirleri ve harcama politikaları incelendiğinde, vergi gelirlerinin artırılmasını hedefleyen fakat kamu harcamalarının da artacağını öngören bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Bu artış sosyal harcamaların artışına bağlandığı için, planın yol açacağı ekonomik baskıların düşük gelir gruplarına etkisinin bütçe kanalı ile çözüleceğini göstermektedir. Faiz harcamalarının milli gelire oranının üç yıl içerisinde %1 seviyesinde artış öngörülmesi de kamu finansmanında borçlanmanın etkisinin de artacağını öngörmektedir.  

Önemli bir hedef de dış ticaret ve cari denge beklentisidir. 2024 yılında dış ticaret dengesinin düzeleceği ve enerji ithalatındaki düşüşün bu dengeyi azaltacağı planda öngörülmüş durumdadır. Yine cari dengenin üç yıl içerisinde %5,3 seviyesinden %2,3’e düşeceği öngörülmüştür. Planın bu öngörüsü sadece Türkiye’deki ekonomik koşullara bağlı olmayıp, dünya ekonomisindeki eğilimlerden etkilenecektir. Yine kur tahminlerinde özellikle 2025 yılına kadar olan tahminin gerçekçi olduğu söylenebilir. Fakat kur politikası küresel etkilere daha fazla hassas olduğu için geçekleşmesi en zor tahminler arasındadır. Programın en iyimser tahminleri ise büyüme oranlarıdır. Çünkü büyümenin hızlı olması enflasyondaki düşüşün de yavaş olabileceğinin bir göstergesi olarak yorumlanacaktır.  

Sonuç olarak, Türkiye’nin yeni ekonomi programı ekonomi dünyasında gerçekçi ekonomi politikalarına dönüleceği beklentisi uyandırması açısından önemlidir. Yine Cumhurbaşkanının bizzat katılımıyla ilan edilmesi de kamu otoritesinin tüm kurumlarıyla programın arkasında olacağını göstermesi nedeniyle, ekonomideki beklentilerin iyimserliğini artırıcı bir faktör olacaktır. Programın başarısı, istikrarlı bir uygulama, kamu bürokrasisinin gayreti, kamunun tasarruf meylinin artması, özel sektörün de büyümesi ve özel tüketimin azalması gibi çok farklı performans göstergelerine bağlıdır. Ümit edilir ki, program başarılı olur ve Türkiye’de istikrarlı ekonomi ortamına dönüş sağlanabilir.