Geride bıraktığımız haftada Akdeniz Manşet’in, “Büyükşehir’e rüşvet baskını” haberi damgasını vurdu.
Kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
Büyükşehir Belediyesi, emniyet güçlerinin belediyeye gelip eksik evrakları aldığını aynı gün kendisinin yaptığı basın açıklamasıyla doğruladı.
Günlerce bu gelişme yazılı-görsel ve internet medyasını dahi hayli meşgul etti.
Yaklaşan genel seçimler nedeniyle özellikle medya dünyasında bir koşuşturmacadır sürüyor. Doğal olarak bu koşuşturmaca siyaset dünyasının orta göbeğinde yapılıyor.
Ama Antalya kamuoyu açıkça belli ki, her gün gazete sütunlarında, TV ekranlarında, hatta ve hatta bilgisayarlar açıldığında siyasetçi haberi görmekten ciddi biçimde bıktığı görülüyor.
Tabiri caizse kabak tadı olayı.
Akdeniz Manşet’in, “Büyükşehir’e rüşvet baskını” haberinin hemen ardından, manşetten, “Vatansız Cüneyt” başlıklı haberini gündeme düşürdü.
Amaç, okurların okumaktan gözlere kabak tadı edasıyla gelmeye başladığı siyasi haberlerden bir günlüğüne de olsa milleti uzaklaştırabilmekti.
Zira o haber 20 gün öncesi yapılmıştı ve yeri ve zamanı kollanıyordu.
O gün gelip çattığında, gariban, bir kimliği dahi olmayan, en küçük sosyal güvencesi bulunmayan, sokaklarda yatıp kalkıp, çöplerde bulduğu yiyecek-giyecekleri toplayan Cüneyt Aykut olayını manşetimizden verdik.
Akdeniz Manşet’in haberciliği, Antalya Valisi Ahmet Altıparmak’ın duyarlılığı sayesinde sersefil içerisinde yaşayan bir vatandaş insanlığına geri dönüşü gerçekleştirildi.
Bu gururların en büyüğüydü.
Yokluk içerisinde yaşama mücadelesi veren, üç dil bilmesine karşın ana dilinin ne olduğunu gösteren bir kimliğe dahi sahip olamayan, kendisine karşı ilgi, derdine en küçük bir deva olacak kişi, kurum veya kuruluşların ortaya çıkması konusunda umudunu yitirmeye yüz tuttuğu, her geçtiğimiz gün insanlara karşı güvenini yitirmeye başladığı bir anda Akdeniz Manşet’in kendi dramını işlemesi, Cüneyt açısından hala insanlığın ve gazeteciliğin ölmediğinin tek kelimeyle göstergesi olmuştu.
Ve Cüneyt yıkanamadığı için kirlilikten nasırlaşmaya yüz tutan bedeninin en temiz hali, yepyeni giyecekler ve en önemlisi baştan sona sağlık kontrolü yapılmış olarak her sağlıklı insan gibi yaşamak üzere sıcacık yuvasına kavuşturulmuş durumda.
Yine geçen hafta, “Alkışlar vali bey” başlığını yürekli şekilde atabilen tek gazete oldu Akdeniz Manşet.
Gerek Deniz Baykal’a Hasyurt’ta yaptığı fair-playlık hareket, gerekse Cüneyt Aykut olayına gösterdiği duyarlılıktandı bu alkışlar.
Akdeniz Manşet olarak, “Yerin kulağı vardır” dedik, daha bunu dediğimiz ilk gün bir siyasiyi köşemizde konuk ettik. Ama isim vermeden.
CHP Antalya 4. sıra Milletvekili Yıldıray Sapan açıklama yapma gereği duydu.
Üç Parti, yani AKP, CHP ve MHP’yi ele alacak olursak, toplam 42 milletvekili adayı arasından sadece Sapan’ın açıklamalarda bulunmaya kendisini mecbur kılması şaşırtıcıydı.
Bu gocunma da neyin nesiydi ki?
Ama ateş olmayan yerden duman tütemezdi.
Yıldıray Sapan’ın da kendisini biliyor olması, Antalya’nın 4. sıradan bir milletvekili açısından bu şehir adına hakikaten onur verice.
Ne var ki, “Özelime saldıracak kadar bu işin seviyesini düşürenlerden hesap soracağım” sözü büyük laf.
Çünkü Sapan’ın geçmişte özele saldırı olayının baş mimarlarından birisi olduğunu cümle alemin bildiğini, Sapan çabuk unutmuşa benziyor.

Kimse unutmamalı ki artık bu millet balık hafızalı değil.
Düne kadar, “Siyasette her şey mübah” diyenler, bugün aile düzeni, adam gibi siyaset ve seviye düşürme olayından bahsediyorlar ya.,
Sanırım bunun nedeni de, yeri ve zamanını geldiğinde farklı olmayı bilmekten geçiyor olsa gerek.
Şu iyi biline ki, Akdeniz Manşet seviyesiz, belden aşağıya siyaset ve bunlar gibi olaylara bugüne kadar hiç girmedi ancak, bizi girmeye mecbur bırakanlara söylemek isterim ki, bizdeki o yürek hala yerinde duruyor.
Hiç değişmeden de hep durması gereken yerde duracak.
Dip not: “Yalan söyleyen insan başkasının gerçeği öğrenme hakkını elinden aldığı için aynı zamanda hırsızdır.”