Antalya çok farklı ve çok özellikli bir kent.
Her yıl ülke ekonomisine büyük katkı sunuyor.
Turizmin yanı sıra tarım ve ticarette de söz sahibi.
Yılda bin 500 ile 2 bin kadar futbol takımı kamp yapmak için bu topraklara geliyor.
Özetle Türkiye’nin misafir odası gibi.
Böyle bir şehir haliyle düşmanların dikkatini çekiyor.
Özellikle terör örgütlerinin.
Bu nedenle sürekli hedef alınıyor.
Son 4-5 aya baktığımızda Muratpaşa Camisi civarında iki, Cumhuriyet Meydanı’nda bir, Beldibi mahallesinde ise bir terör saldırısı gerçekleşti. Çok şükür bu saldırılarda can kaybı yaşanmadı. Birkaç küçük yaralanma vakası dışında ciddi bir durum da yaşanmadı. Ancak turizme ağır darbe vurduğu kesin. Böyle olunca en çok turizmciler endişeleniyor, tepki gösteriyor. Nedeni de ne kadar az turist o kadar az kazançtır!
Evet, tabii ki hassas davranacağız. Elbette terörün ekmeğine yağ sürmeyeceğiz. Bunun için konuşurken iki kere düşüneceğiz. Ancak yaşananları da görmezden gelemeyiz. Özellikle biz gazeteciler. Bizim işimiz yaptığımız haberlerle kamuoyunu bilgilendirmek. Yaşananlara dikkat çekmek ve vatandaşın ona göre tedbir almasını sağlamak. Bunu yapan hiçbir gazeteci vatan haini değildir.
Bazı meslektaşlarımızın olayları büyüttüğü bir gerçek. ‘Son dakika’, ‘Flaş’, ‘Olay’ gibi ifadeler kullanarak haberi abartmaları bana göre etik değil. Şahsen bunu doğru bulmam. Haberi okutmak için her yolun mübah olmasını kabul etmem.
Gazetecilik, haber gizleme sanatı değil, haber verme zanaatıdır. Dolayısıyla olaylara objektif yaklaşmak, kamuoyu yararı düşünülerek hareket etmek biz gazetecilerin görevidir. Görevimizi yaptık diye de birilerinin iddia ettiği gibi ne vatan hainiyiz, ne de memleket düşmanıyız. Bu da böyle biline.