3.5 yıldır Antalya’nın Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) nerede olduğunu sorup durduk.
Menderes Türel döneminde her projeye karşı çıkmayı STK temsilciliği yapmanın baş kuralı olduğunu, söz konusu projeleri mahkemelere taşıyarak engelleme yoluna gitmenin adına da, memleket sevdalılığı adını koyanların, nedense kafalarını kuma gömdüklerini defalarca gündeme getirdik.
Geçtiğimiz günlerde de AK Parti İl Başkanı bizimle aynı fikirdeymişçesine, “Dört ayda 650 metrelik Güllük caddesi’ni yapamayanlara sesini çıkartmayan STK’lar nerede” diye sordu.
“Konyaaltı caddesi 5 aydır trafiğe kapalı ve yeni açıyorlar” diye de ilave ettik.
Çıtları çıkmıyor.
Dün bu sessizliği Mimarlar Odası Başkanı Osman Aydın bozmuş.
Gözümüz aydın!..
Bu kentte yaşayan ve yaşadığı kentte 25 yılı gecik süredir gazetecilik yapan birisi olarak, Aydın’ın dünkü çıkışı kulaklarımızın pasını aldı..
Nerede hareket orada bereket de, ne yazık ki yine de her hangi bir çıkış göremedik.
Osman Aydın, “Kent ve çevre haklarını birlikte savunmalıyız” demiş.
Hak tabi ki el ele verilerek savunulmalı.
Yoksa laf olsun diye savunmuş gibi gözüküp, bir iki açıklama yaparak hiçbir şey savunulmuş olmuyor.
Bugün Lara bölgesi beton yığını haline gelmiş ise, buna izin verenler kadar, seyirci kalan STK’lar da sorumludur.
Başta da Osman Aydın’ın başkanlığını yaptığı Mimarlar Odası olmak üzere İnşaat Mühendisleri odası.
Konyaaltı hummalı bir betonlaşmaya doğru gidiyor.
Rezistanslar inşa ediliyor.
Şehir Döşemealtı’na doğru kayıyor.
Düne kadar alt ve üst geçitler için kıyameti kopartıp, mahkeme kapılarını aşındıranlar, 100. Yıl’daki üst geçidin çelik aksamı her gün birileri tarafından santim, santim kopartılıp götürülüyor, Büyükşehir Belediyesi’nin kılını bile kıpırdattığı yok.
Belli ki yürüyen merdivenli üst geçidin bozulup, hizmet veremez hale gelmesi bekleniyor.
Peki bu durum Sivil Toplum Kuruluşları’nı (STK’ları) acaba ne derece ilgilendiriyor?
“Abartıyor” diyenler, Güllük Caddesi’nden 100. Yıla doğru dönüp, Samanyolu Pastanesi’ne varmadan ilk yürüyen merdivenli üst geçidin, yukarı çıkış kısmının girişine baksınlar.
Gözleriyle de görmek isteyen de görsün.
Milli servet yok oluyor ama, özellikle de Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının umurunda bile değil.
Çarpık yapılaşma deniliyor.
Denildiğiyle kalınıyor.
Benim ülkemde düzen hep lafla yürümüştür.
“Ben söyledim ama olmadı” mantığı.
İş başa düşünce de, ahlarla, vahlarla hiçbir şey geri gelmiyor.
Ne yazık ki her şeyin başı siyasi duruş.
Gelecek beklentisi.
Bunun uğruna da birilerine şirin gözükebilme çabası ve kılıktan kılığa girme gayreti.
Antalya’da makyaj belediyeciliği aldı başını gidiyor ama, hiç kimse çıkıp da, “Bu kente neden bir çivi bile çakılmıyor ki” diye sorduğu yok.
Peki neden?
Gelecek kaygısı!.
Hangi kent hakkı?
Nasıl bir çevre beklentisi?
Dün eski SSK Hastanesi’nden Eski Otogar’a tramvay ile geldim, o tramvayı yapanlara defalarca dua ettim.
Oysa düne kadar STK’lar rayları yapanlara beddua edip, mahkeme kapılarında hak arayışın dalardı.
Aşırı nem ve kavurucu sıcağa rağmen buz gibi bir vagon.
Ve 5 dakikada ofisimdeyim.
Ben dua etmeyeyim de, başkaları gibi sırf siyaset beklentim olur diye bir takım şirinliklerde mi bulunayım?
Bu tür davranış yakışması gerekenlere yakışır.
Çıkarın kafalarınızı kumdan artık.
Trend Haberler

Ali Yılmaz’ın tüm mal varlığına el konuldu

Antalya’da EDS'lerin devreye gireceği tarih belli oldu

Meğer Narenciye’yi Karabulut almış!

Ali Yılmaz dahil 8 kişi cezaevine gönderildi

Antalya’nın köklü kuyumcusu sessizce kapandı: Gökhan Böcek yaktı ve kaçtı

Ali Yılmaz sessizliğini bozdu: ‘İş birliği olsaydı davalık olmazdım’