Önce bilindik bir fıkra ile başlayalım yazıya:
Çocuk mutfaktan seslenmiş babasına, “Babacığım mutfakta bir hırsız var!” Baba gayet sakin, “Allah’ından bulsun oğlum, bırak gitsin” demiş. Oğlan cevap vermiş, “Baba ben hırsızı bıraktım, hırsız beni bırakmıyor!”
Ne ironi değil mi? Ama bu fıkrayı hatıra getiren asıl olay, ’Ramazan Kahvaltısı’ oldu. Biliyorum, olaydan haberi olmayanlar, “Ramazan’da kahvaltı mı olur!?” diye şaşırmışlardır. Sevgili İdris Özyol ağabeyin yazısını okumak için sayfayı çevirdiğimde ben de çok şaşırmıştım.
Yazısının başlığı buydu, “Ramazan’da kahvaltı?”
Yazıya konu olan haberi kısaca özetleyeyim size, sonra üzerine iki kelam edelim..
“Antalya’da Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Antalya Şubesi tarafından Konuksever Mahallesi’ndeki cemevinde pazar kahvaltısı verildi. Vakfın Antalya Şube Başkanı Tufan Eroğlu, birlik ve dayanışmayı pekiştirmek amacıyla gerçekleştirdikleri pazar kahvaltısının Ramazan ayına denk geldiğini söyledi. “Bizim için bütün günler kutsal” diyen Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sonbahara kadar insanları toplama şansımız yok. Bu nedenle yaz başında böyle bir kahvaltıyı verelim istedik.”
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Zeynel Can da Ramazan ayında kahvaltı verilmesinin bir mahsuru olmadığını söyledi. Ramazan ayındaki kahvaltının herkesin inancını özgürce yaşayabilmesinin bir yansıması olarak görülmesi gerektiğini belirten Zeynel Can, toplumun barışa, kardeşliğe ihtiyacı olduğunu vurguladı. Bu tür etkinliklerin Ramazanı ölçü alarak ‘Hiçbir şey yenmez içilmez’ tavrının doğru olmadığını belirten Zeynel Can, “Her inancın dışında farklı inançlar da var. Oruç tutanlar da var, tutmayanlar da. Önemli olan birbirimizi incitmemek. Saygı duymak, dikkat etmek. Orucun tutulduğu bir mekanda da hiçbir Alevi, onları rahatsız edecek bir davranış içinde olmaz” dedi.
Breh.. Breh.. Breh..
Deveye sormuşlar “neren eğri?” cevaben, “nerem doğru ki?” demiş ya.. Neresini düzelteyim bu etkinliğin, bu zihniyetin, bu açıklamaların.. Aslında Özyol çok güzel bir insanlık dersi vermiş bu efendilere, net bir şekilde kınamış yazısında. Bunun üzerine, bize yorum yapmak düşmez.
Lakin bendeniz yine de bir iki sual etmeden rahat edemem. Önce İdris Özyol’un yazısından bir alıntı yapayım ki, içim serinlesin:
“ ..Herkesin inancı kendisinedir. Hacı Bektaş Veli’nin ‘İncitme, incin’ nasihati hepimiz için rehberdir. İnsanlığın o büyük yürüyüşüne böyle bir sözle derinlik kazandıran, mana yükleyen bir pirin, serçeşmenin adını taşıyan vakfın, Ramazan ikliminde kitlesel, siyasi, organize bir etkinliğe imza atması, sadece düşündürücü değil, kınanması gereken bir hareket.
Hepimizin Ramazan’ı
O kahvaltı insanların evinde olduğu zaman, salonunda olduğu zaman, bir mekanda, bir restoranda olduğu zaman, cemevinde sessiz sedasız olduğu zaman, kimsenin sözü, itirazı olamaz. Olmamalıdır. Lakin siz bilet satarak, insanları davet ederek, protokol düzeni kurarak, basını da çağırarak bir etkinlik yapıyorsanız, bunu da duyurma ihtiyacı hissediyorsanız orada arıza vardır. Orada iyi niyetten bahsedilemez. Bunu da rahatlıkla söylüyorum; çünkü tanıdığım Alevi dostlarımdan birkaçını aradım ve ‘özel bir gün mü?’ diye sordum. Alevi inancının kutsal günlerinden biri olsa, amenna. Öyle bir gün de değilmiş. Nitekim Vakıf Şube Başkanı Tufan Eroğlu, daha önce planlanmış bu etkinliğin ‘Ramazan ayına denk geldiğini’ söylemiş. Sanki günler torbaya girdi. Sanki Ramazan sonrasına ertelense insanlar açlıktan ölecek. Sanki o gün yapılmasa birlik ve dayanışma eksik kalacak. Sanki birinin kutsalı kutsal da, diğerininki değil. Sanki dünya bizim etrafımızda dönüyor. Sanki bu siyaset. Sanki, sanki, sanki… Her neyse; kim akıl ettiyse kınıyorum. Bütün inançlardan, renklerden, yaşamlardan, dillerden, tercihlerden arınmış, bütün bunların üstünde bir fikrin, insanlık fikrinin savunucusu, yolcusu, parçası olarak karşısında duruyorum bu organizasyonu yürüten aklı evvellerin.”
Özyol’u alkışlıyor, yazısının altına imzamı atıyorum.
Şimdi sorularımı sorabilirim artık:
Alevilik Hz. Ali(K.S) efendimizin yolu ise eğer, siz Hz Ali’nin Ramazanda oruç tutmadığını mı söylüyorsunuz? Öyleyse, kaynağınız, deliliniz var mı?
Yok, eğer Hz. Ali’nin yolu değilse, nedir sizin Alevilik anlayışınız?
Aynı şekilde, Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinin Ramazanda kahvaltı yaptığını mı iddia ediyorsunuz? Hz. Pir, Ramazanda oruç tutmaz mıydı?
Eğer öyle değilse, yani Hz. Ali efendimiz ve Hacı Bektaş-ı Veli hazretleri Allah yolunda olan ve Ramazan orucunu muntazam tutan pirlerimiz ise, siz neyin peşindesiniz? Niye o mübarek ismi dernekleştirip siyasi emellerinizle kirletiyorsunuz?
Haydi, aydınlatın bizi.. Kavgasız ve suhuletle, açıklayın bilmediklerimizi, bilelim..
Barış ve kardeşlik demişsiniz ya, ona istinaden!