Avrupa Futbol Şampiyonası sona erdi.
Ardında ise unutulmaz hikayeler bıraktı.
Bunların başında da Portekiz’in şampiyonluğu geliyor.
Kimsenin şans tanımadığı Portekiz, finalde ev sahibi Fransa’yı yenerek tarihinde bir ilki gerçekleştirdi.
Başarıda kuşkusuz inanç vardı.
Tek yumruk olan Portekiz halkı mucizeyi gerçekleştirdi ve Avrupa’nın en büyüğü olduğunu gösterdi.
Maçın daha başında ise dünya yıldızı Ronaldo’nun sakatlanması Portekiz Milli Takımı’nı sarstı, ancak yıkamadı. Yıkamazdı da. Zira Ronaldo’nun döktüğü gözyaşı bir diğer anlamda şampiyonluğu müjdeliyordu.
O gözyaşları beni de etkiledi. Hepsinden önemlisi ön yargılarımı yıktı. Peşin hükümlü olmamam gerektiğini öğretti. Tanımadan yargılamamam gerektiğini anladım. Kasıntılı, burnundan kıl aldırmayan, duygusuz olarak bildiğimiz Ronaldo’nun gözünden süzülen o yaşlar kalplerimizi temizledi. O’nu artık hep örnek insan, örnek sporcu olarak tanıyacağım.
Yukarıda ifade ettiğim gibi elde edilen başarı inanmışlığın fotoğrafıdır.
Neden mi?
Anlatayım.
Şampiyonluk kupasını göğüsleyerek tarihi bir başarıya imza atan Portekizli futbolculara ne kadar prim ödendi biliyor muzunuz? Sadece 275’er bin Euro. Sadece diyorum zira Türk Milli Takımı’nda bazı futbolculara ödenen pirim tam tamına 650’şer bin Euro. Evet yanlış okumadanız neredeyse Portekizli futbolculardan 3 katı fazla ücret aldılar.
Peki Portekiz’i şampiyon yapan Teknik Direktör Fernando Santos sizce yılda ne kadar kazanıyor? 1.2 milyon Euro. Bizim Fatih Terim hocamız ise 3.5 milyon Euro. Görüldüğü gibi bu da tam tamına 3 katı. Böyle bir tabloya rağmen Türk Milli Takımı gruptan çıkamadan geri döndü, Portekiz ise şampiyon oldu, her şeyin para olmadığını gösterdi.
Evet, bir sporsever olarak ben de Portekiz Milli Takımı’nı alkışlıyorum. Bize ‘İnanmak başarının yarısıdır’ sözünü bir kek daha hatırlattıkları için.