Klasik cumartesilerimizden birisini daha geride bıraktık da, tam bir bahar havası eşliğinde geçirilen Pazar gününün tadını çıkartanları da kıskanmadık değil.
Antalya’nın son zamanlardaki en güzel haliydi dünkü hava..
Eminim ki, bizim ev ahalisi gibi bu kentte yaşamanın gururunu taşıyanlar, muhteşem bir Pazar gününü doyasıya yaşamışlardır.
Onca soğuk ve bir o kadar da yağışlı havanın ardından insanı ne yakan, ne de üşüten bir hava sayesinde herkes kendisini kesinlikle bir yerlere atmıştır.
“Klasik cumartesimiz” dedik de, gri bir hava vardı..
Tane tane damlayan yağmur, Büyük Liman’ın görüntüsünü muhteşemleştirmeye yetti.
Yetti yetmesine de, ne yazık ki balıkçı barınağına giden yol, “Ortadoğu göledi” gibiydi.
Türkiye’nin en işlek limanları arasında yer almasına rağmen, yüklemeler sırasında sıkça rastlanan gemilerin dibe oturma olayının baş gösterdiği Ortadoğu Liman İşletmesi (Port Akdeniz) yağmur suyunu pancar motorlarla balıkçıların geçtiği yola akıtması gariban balıkçıları çileden çıkartmış.
Her fırsatta yaptığım gibi cumartesi günü öğle saatlerinde Büyük Liman balıkçı barınağına gittim.
Yeni barınak yapılmış olmasına rağmen biz hala Büyük Liman’daki balıkçıların sığıntı yerinden bahsediyoruz.
Her ne hikmetse o barınağın sonu muamma..
Açılacak mı?
Açılacaksa ne zaman?
Ve nasıl, ne şekilde belli bile değil.
Balıkçıların kooperatif başkanı bile işin ciddiyetinde olmadığını kanıtlamak istercesine işi her fırsatta dedikoduya vurdurmaktan geri durmuyor..
“Setur Marina ile yeni barınağın takas konusunu ortaya attım inanmayan kalmadı” dedikodularını çıkartan o kooperatifin başkanın ta kendisi..
Aslında dedikodudan ibaret de olsa, her lafta bir yol haritası çıkartılabilinir.
Çıkartılır çıkartılmasına da, onca emek harcayıp, milyonlarca dolar yatırım yapıp bir balıkçı barınağı yapıyorsunuz. Sonuna gelindiği sırada çalışmalar bıçak gibi kesiliyor.
Tarım İl Müdürlüğü’nde balıkçılara denizanası ile ilgili seminer veriliyor. Seminer çıkışında Balık Komisyoncuları dertlerini açmaya çalışırken, Tarım İl Müdüründen, “Eylem yapın” gibi bir bürokrattan beklenmeyecek hitapla karşılaşılıyor.
Balıkçıların geleceği ve barınağın durumuyla ilgili net bir cevabı ortaya koymak zorunda olan o tepe bürokrat, esnafı eyleme teşvik etmekten geri durmayacak öyle mi?
Balık baştan mı kokacak ne?
Hafta sonları ayrı bir güzelliği olur balıkçıların mekanı.
Ziyarete gelenlerden alınan memnuniyettir o..
Keyifçilerden tutun da, balığın tutulduğu yerde satan küçük balıkçı esnafı ve tekneciler..
Sevgi, saygı ve hürmet..
Oysa düne kadar sadece cesareti olan gidebiliyordu liman civarına.
Cumartesi günü iki bayan gelmiş barınağa, karşılıklı oturmuş keyif yapıyorlardı.
Yaşlı bir amcamız denize olta atmış, tüm dikkati yeme uzanacak bir balık dudağında.
Gürültü kirliliğini önlemek adına, balıkçı teknelerinin egzozlarına susturucu takma zorunluluğu geldiği günden bu yana özlemişiz pat pat sesiyle çalışan pancar motor çalışmasını.
Tek tük de olsa balıkçılar arasında var o pat pat motoru..
Biri çıksın da, “Balıkçının yeni barınağı şu olacak” desin..
Yeni barınağa lüks yani özel yatların da bağlanma olasılığının olup olmadığını.,
Ranta kurban edilip edilmeyeceğini..
Peşkeş olayının söz konusu olup olmadığını.,
Var mıdır tüm bunların cevabını balıkçılara anlatabilecek bir babayiğit?
Bence de vardır da, ama hani nerede?