Sivil Toplum Kuruluşları. Kısa adıyla STK’ları günümüzde her alanda bolca görüyoruz. Hele son yıllarda sayıları inanılmaz arttı. Her kentte yüzlerce STK var…

Peki bu STK’lar ne iş yapar?

İşlevleri nedir?

Gerçekten kuruluş amaçları doğrultusunda mı çalışırlar?

Bu soruları irdelemeden önce isterseniz mevzuya ‘STK nedir?’ sorusunun yanıtıyla başlayalım.

İnternet ortamında çeşitli kaynaklarda STK tanımlaması ortalama şöyle:

 “Sivil toplum kuruluşları ya da sivil toplum örgütleri, resmi kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan...

Politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi faaliyetleri, ikna ve eylemlerle çalışan...

Üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kar amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar veya üyelik ödemeleriyle sağlayan kuruluşlardır.”

Peki, görevleri nelerdir?

* Siyasi, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçlar doğrultusunda çalışmalar ve eylemler yapmak.

* Devletin gücünün yetersiz kaldığı konularda araştırma, tesis ve hizmet sağlayarak açığın ve gecikmenin kapanmasına yardımcı olmak.

* Ülke vatandaşlarının seslerini duyurmalarını, sorumluluk almalarını ve devletle kurdukları örgütü diyoloğa geçirmeyi sağlamak.

* Toplumsal anlamda bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları yapmak.

* Toplumun zararına olan etkenlerin ortadan kaldırılması için mücadele etmek.

* Halkın çıkarlarını ve haklarını korumak için çalışmalar yapmak. Vs... Vs...

 

Gelelim yukarıdaki sorulara…

Ne yazık ki, istisnalar dışında bu STK’ların çoğunun ne üyelerine, ne bulundukları kente, ne topluma, ne de insanlığa bir yararı sözkonusu değil. Makam sahibi olmaktan, protokole girip sosyal çevrelerini genişletmekten, siyasi istikbal peşinde koşmaktan ve meydanlarda arzı endam etmekten başka yaptıkları bir şey yok…

Dolayısıyla gerçek anlamda ne etki yaratabiliyorlar, ne de toplumun yaralarına merhem olabiliyorlar. İstisnalar dedik ya, elbette gerçek manada toplum yararına işler yapan STK’lar da var ancak sayıları maalesef çok az. Önemli bir ekseriyeti STK’lıktan çıkıp siyasi bir yapıya bürünmüş durumda. Buna bazı meslek odaları, vakıf ve dernekleri de katabiliriz…

Tarafsız olması gereken ve sadece toplum yararına çalışması gereken STK’ların siyasetle bu kadar girift olması doğal olarak güvenilirliklerini, inanırlıklarını ortadan kaldırıyor. Nitekim günümüzde bunun örneklerini çokça görüyoruz. İşte Antalya’da son günlerde yoğunlukla konuşulan Kırcami meselesi. Bilenler bilir, Antalya’nın yaklaşık 40 yıldır kanayan yarası olan Kırcami bölgesiyle ilgili planlamalar tamamlanmış, gerekli yasal süreç bitme aşamasına gelmişken Şehir Plancıları Odası’nın açmış olduğu dava neticesinde planlar iptal edildi. Toplum yararına işlevi olan bir STK, Kırcami halkının yüzde 99’unun şiddetle istediği/beklediği planları iptal ettirdi. Haa, halkın istediği her zaman doğru mudur bu ayrı bir tartışma konusu. Ancak madem STK’lar halkın çıkarlarını ve haklarını korumak gözetmek durumunda, öyleyse halka rağmen açılan bu davayı nasıl izah edebiliriz?..

 

Özetlemek gerekirse; Günümüzde STK’lar ne yazık ki, siyasetin kucağına oturmuş durumda. Kimileri iktidardan, kimileri ise muhalefetten rant sağlama peşinde. Kişisel ikballeri için siyasete kapılananlar da mevcut. Bu yapılarıyla bunlara Sivil Toplum Kuruluşları değil de Siyasi Toplum Kuruluşları demek şahsen bana daha doğru geliyor.