Bugün birçok örneği olsa da, benim zihnime kazınan ilk örnek, İstanbul’da 37 yaşındaki bilgisayar yazılımcısı Mehmet Pişkin’in sosyal medya üzerinden paylaştığı veda videosu ardından intihar etmesidir…

Sanırım 2014 yılıydı Pişkin’in bu şok intihar olayı yaşandığında. Günlerce konuşulup tartışılmış, bu tür olayların bundan sonra da yaşanabileceği uzmanlarca dile getirilmişti…

Nitekim bu öngörünün gerçekleştiğini görüyoruz. Sıklıkla karşılaşır olduk bu tür intihar olaylarıyla. Hatta mesele öyle bir boyuta geldi ki, artık internette yemek tarifi gibi intihar tarifleri yapılıyor. Sosyal medya sayesinde intiharlar artık ‘seyirlik ölümler’ haline geldi neredeyse. Sosyal medya ya da internet üzerinden paylaşılan ölüm, intihar mesajları videoları giderek çoğalıyor. Yani Mehmet Pişkin’in videosu ne ilkti, ne de son olacağa benziyor.

Peki intihar videosunun veya bizzat intiharların sosyal medya üzerinden paylaşması, toplumun geleceği adına ne gibi olumsuzluklar teşkil ediyor? İntihar eğilimi olan insanlar bunu neden sosyal medyada paylaşma gereği duyuyor?

Asıl irdelenmesi gereken de sanırım bu…

Özel Antalya Likya Hastanesi’nden Psikolog Başak İnan’a göre bu durumun temel nedeni, internetteki yönlendirici ve özendirici içerikler. İnan’ın değerlendirmelerini ilgili haberde ayrıntılı bir şekilde okuyabilirsiniz. Öte yandan, sanal ortamın insanlar üzerindeki sosyolojik ve psikolojik etkilerini artık tüm bilim dünyası kabul ediyor. Bireylerin mutluluklarını, üzüntülerini, korkularını, sıkıntılarını sosyal medya üzerinden paylaşmaları bu ağların toplumsal ve bireysel boyutunu gözler önüne seriyor.

Örnekleri çok…

2012’de Amanda Todd isimli Kanadalı bir kız YouTube’den paylaştığı görüntünün ardından intihar etmiş ve intihar nedenini ‘Facebook üzerinden yaşadığı istismar, çıplak resimlerinin internet üzerinde paylaşılması, kendi kendisine zarar verme ve çevresinden gördüğü dışlanma’ şeklinde dile getirmişti. Yine Mehmet Pişkin 2014’teki veda videosunun sonunda, “Hoşçakalın. Aşkla yaşayın. Çok güzel olsun hayatınız” demişti ki, bunun anlamı da, videonun intihar ettikten sonra yüz binlerce kişi tarafından izleneceğini bildiğidir. Kısacası sosyal medyanın gücünün farkındadır.  Dolayısıyla bu tür olayların Türkiye’de yaşanmasının olumsuz etkiler doğuracağını söylemek falcılık değil. Günümüzde sosyal medya kullanımının giderek yükselmesi nedeniyle kısa bir zaman dilimi içerisinde bu tür videolar milyonlarca kişi tarafından izlenebilmekte. Videoyu izleyen ve aynı ruh halini taşıyan insanların olduğu düşünülürse bu durum gelecek adına oldukça kaygı vericidir.

Bu tarz olayların önünün alınması, engellenmesi ya da en aza indirilmesinin tek yolu, ülkemiz için hala çok yeni olan sosyal medya konusunda halkın eğitilmesidir. Medya okur-yazarlığına gereken önem verilmelidir. Ayrıca genel medyanın da, yani görsel ve yazılı basının da bu konuda üzerine düşeni yapması hayati bir mecburiyettir.

Aksi halde bu kötü trend yükselerek devam edecektir…