Tatilci geldi-1
Vedat Gürhan
Attı kafa bir kere. Antalya’da bağlasan beni kim durdurabilirdi ki? “Haydi Sude. Valizini hazırla sabah İzmir istikametine yola çıkıyoruz” dememle Elin Sude hanımların havalara uçmadığı kaldı. Baba-kız düştük yola.. “Bunun eşi yok mu da, kızıyla bir yerlere gidiyor ki” diye anında fikir yürütmeye çalışanlar. Boşuna heveslenmeyin tabi ki var. Ancak aynı zamanda da eşimin bizimle tatile gelememe olayı ile ilgili de, önemli bir mazuriyeti var. Zira Antalya’da kalması gerekiyordu. Denizli’ye kök salmaya yüz tutan Dilan hanımla Üniversite’nin karşısındaki kafede buluştuk. Kendisine: “Sanatçıların. Futbolcuların. Artistlerin. Ne bileyim önüne gelenin akın etiği Çeşme tarafına gidiyoruz. Sen de bizimle gelmek ister misin” teklifini ilettik. “Çeşme, Alaçatı, Ilıca ne bileyim Urla falan umurumda değil de, İzmir’i çok özledim. Neden gelmeyeyim” deyip, aldı bir iki parçadan ibaret bohçasını, katıldı bize. İzmir’i turladık. Kordon’da çayımızı içtik. Karşıyaka’ya vapurla geçtik. Dilan hanım üzerinde Antalyaspor yazılı forma, Karşıyaka’nın en işlek caddesinde resmen caka satıyor. Resmini çektirmeyi bile ihmal etmiyor. Twet’ten dostlar yazıyor: “Aman ha. Karşıyaka sokaklarında Antalyaspor amblemli tişörtle gezmeyin adamlar yıllardır acayip kin besliyor” diye. Dilan’ın umurunda mı. Zaten kimsenin de, “O forma ne iş” diye sorduğu da yok. Ver elini Çeşme. Otoban vızır vızır araba kaynıyor. Sürat limiti 120. Direksiyonda Dilan hanım var. Benim göz sürekli kilometrede. 119 diyor, 120’yi kesinlikle dürtüklemiyor. Ama yanımızdan sanki jetler geçiyor. Hepsi ya Çeşme’nin tabakhanesine bir şeyler yetiştiriyor, ya da işte başka bir şey. Akşama doğru Çeşmeye ulaşıyoruz. Her yer beton yığını. Binalar sıkış, tepiş. “Allah Allah. Bu mudur Çeşme” demekten kendimizi alamıyoruz. Yola çıkmadan evvel kalınacak yer ile ilgili küçük bir araştırma yapmış, Çiprika Pansiyon ile irtibata geçmiştim. Ben Çiprika’nın Çeşme’de olduğunu sanıyordum meğer Alaçatı’da imiş. Telefon açtım, “Geri dönün. Bizim pansiyon Çeşme’ye gelemez ama siz Alaçatı’ya gelebilirsiniz” denildi öyle yaptık. Çiprika Pansiyon Alaçatı’nın göbeğinde. Esma hanım ile Mehmet Salih bey pansiyonu işletiyor. Hakikaten tam bir aile pansiyonu. Odamıza yerleşip, şöyle bir etrafı kolaşan ettik. Biz sanıyoruz ki, kalacağımız yerin hemen önü deniz. Akşamında mehtabı izleyip, keyif yapacağız. Nerdeeee? Karanlık çöktü. Karınlar zil çalmaya başladı ya, nerede yemek yiyebileceğimizi sorduk, en ekonomik yerin Avrasya Restoran olduğu söylendi. Yola çıktık ki, aman Allah’ım karşımızdan resmen insan seli akıyor. Alaçatı’nın Kaleiçi denilen yerindeyiz ya. O kadar insan nereden çıktı, nasıl geldi anlayamadık. Oysa daha bir saat evvel sokaklar bomboştu. Derken Avrasya lokantasına girdik. 2 normal yemek 1 kuşbaşılı pide. 2 ayran 1 kola. Kaç para hesap geldi dersiniz. Tam 73 TL. Ali Buldu gitmiş Olimpos’a. Oturmuş en lüks meyhaneye. Eminim ki rakı-şarap neyimi de açtırmış, balığını da söylemiştir. Sonra da yediği kazıktan bahsediyor. Gitsin de Alaçatı-Çeşme’nin fiyatlarını görsün. Televizyon ve gazetelerin magazin eklerinde Çeşme’de tatil yapıp, yakalarını paparazzilerden kurtaramadıklarından yakınan ünlüler var ya.. Onların tamamına benim tek bir sözüm olacak. O sözüm de: Hadi ordan hadi. Sizi gidi sahtekarlar. Halit Ergenç güzel eşi Bergüzer Korel ile oğlu Ali’yi alarak neden tatil için Çeşme’ye gider ki? Ve gittikten sonra da ne diye paparazzilerden falan şikayet eder? Sen o kadar yoğun iş programının ardından ailecek şöyle ağız tadıyla tatil mi yapmak ve dinlenmek mi istiyorsun? Gel Antalya’nın Çıralı gibi bakir yerine. Bir tane gazeteciye rastlarsan ne olayım. Ama amaç tatil değil. Gündemde nasıl daha fazla kalabilirim zihniyeti. Çeşme Alaçatı ve Urla da benim memleketimin birer parçaları da. Antalya’yı hiçbir yere değişmem. (Yarın: Çeşme plajları ve Urla)
Yorumlar