Benim büyük kız Cumartesi akşam karanlığıyla birlikte anneannesiyle telefonda konuşur. Konuşma esnasında anneannesinin sesi kendisine pek hoş gelmez.
Meraklanır.
Bir bahaneyle ikinci bir telefon daha ama bir şey çaktırmaz.
“Ben sana gelmek istiyorum anneanne” der.,
Yanına ufaklığı, Sude’yi de alır ve çıkar.
Saatler akşamın 20.15’i. Aradan belli bir süre geçer, bizim hatun annesini arar.
“Kızlar geldi mi?.”
“Yok daha gelmediler ama gelirler şimdi” cevabı almasına rağmen, kendisini alır bir telaş.
Bir süre sonra tekrar bir telefon.
Aynı soru ve karşıdan gelen cevap, “Gelirler şimdi”
Sorunun sorulduğu yer Güllük Caddesi’nin tam ortası. Soru sorulan yer ise, Mehmet Akif Caddesi’nin Özdilek Park girişi. Kilometre mesafesine aklı erenler için, taş çatlasın 4 km. Metre hesabını aklında daha çok tutanlar açısından da 4 bin metre. Yürüsen 30 dakikaya varırsın.
Bizim kızlar dolmuş yada otobüs durağına tam 1 saat 15 dakika evvel çıkmışlar ancak, gidecekleri yerin sahibesi, “Gelmediler, gelirler şimdi” cevabından başka bir söz söylemiyordu.
1 saat 25 dakika sonra evin telefonu çalar, “Biz geldik anne” der Sude.
Bir solukta, “Ablanı ver bana” isteğini hışımla söyler karşıda Dilan
“Ne oldu kızım. Bizi acaip merak içerisinde bıraktınız. Neden geç kaldınız?”
Nefes bile almıyordu bunları sorarken Özden hanım..
“Anne durakta o kadar çok bekledik ki, bu kadar bekleyeceğimi bilseydim yeminle yürüyerek gelirdik. Ne bir dolmuş geliyor ne de otobüs. Millet duraklarda kuyruklar oluşturmuş. Biz de mecburen bekledik.”
“Hanım bugün 20 Ağustos. Şehir içi ulaşımda yeni dönemim başladığı gün. Olur böyle şeyler” dedim, sakinleşmeye yüz tuttu.
Tuttu, tutmasına da, ben için için kendimi yiyordum.
“Hazır çocuklar yok ve hanım ile baş başa kalmış, keyif yaparız artık” diye içimden geçirirken, çocukların ulaşımdaki, ulaşamama sorunu keyfimin içine etti.
Ve Pazar. Yani bir gün sonrası.
Sude ile Dilan’ın Adil dedesi 75, Rahime anneannesi 74 yaşındadırlar.
Akşamüzeri saatler 19.00’u gösterdiği sıralarda tel açtılar.
“Yemek yaptın mı? (Ayıptır söylemesi) Ben pilav ile tavuk göğsü yaptım. Sude sever. Biz size geliyoruz, iftarda hep birlikte yeriz” der ve telefonu kapatır.
İftar vakti 19.52 ama ne gelen var, ne de gelenleri göre bilen.
İftar saati 10 dakika geçti hala gelecek olan oruçlu gelmiyor. Nerede oturduklarını yukarıda belirtmiştim..
Özden hanımı bir telaş alır. “Yaşlı insanlar. Acaba başlarına bir şey mi geldi de gecikmelerinin nedeni ondan mı” diye söylenmeye başlar.
Baktım ki olmayacak, “Gel hadi bir bakalım” dememle apartmanın sokak kapısında alırız soluğu. Tam çıkacağız, Rahime anneanne karşımızda belirir ama yanında Adil dede yok.
“Ne oldu anne, bizi meraktan öldürdünüz” diye atılır Özden hanım, “Sormayım evde anlatırım” cevabını nefes nefese verir.
Ve balkon
“Dolmuş durağında uzunca süre bekledik. Öğrendik ki, dolmuşçularla otobüsçüler tramvay seferlerini protesto ettikleri için, dokuma istikametine bugün çalışmıyorlarmış. Biz de olayı öğrenince tramvayla gelmeye karar verdik. Şarampolde indik, buraya yürüdük. Geç kalmamız bundandır.”
Bizimkiler hep bir ağızdan, “Haaaaaaaa.” derler (Bu haaa aman size bir şey olmasında ne olursa olsun demeye geliyor) ve susarlar.
“Önemli değil ya. Ulaşımda yeni dönemin başlangıcının henüz 1’nci günü. Biraz sabır. Zamanla her şey düzelir” dedim.
Dediğime pişman ettiler.
Önce can. Sonra canan. Canan olmasına canan da, ağır yürümesi nedeniyle kayınvalideden 15 dakika geç gelen kayınpederim haykırır
“Çocuk ölü doğdu damat. Balık baştan kokar. Ben 75 yaşında, ülkesini seven, Atatürkçü bir Türk vatandaşı olarak bu devirde böylesine eziyet çektirilmeyi hak etmedim.”
Fazla söze gerek var mı?
Trend Haberler

Antalya Emniyet Müdürü İlker Arslan görevden uzaklaştırıldı

Ali Yılmaz serbest bırakıldı

Antalya Emniyet Müdürü İlker Arslan hakkında gözaltı kararı

20 milyon dolar ödeyip aday oldu iddiası Antalya’yı salladı

Gürcistan-Türkiye maçı ne zaman, saat kaçta ve hangi kanalda?

ŞOK GÖZALTI! Antalya Emniyet Müdürü’nün aracından kardeşi çıktı