Hani son zamanlarda ister yazılı olsun ister görsel basında, “Ne olacak bu Konyaaltı Sahili’nin hali” sorusu sıkça soruluyor ya.,
Emin olun aynı soruyu Konyaaltı’nın müdavimleri, son iki hatta üç yıldır birbirlerine sıkça sorduklarına çok kez şahitlik etmiş birisiyim.
2014 yılında Menderes Türel Büyükşehir Belediye Başkanı seçilip, yaz sezonunun da kapıya gelip dayanmakta olduğu dönemde, “Sahil elden gidiyor. Konyaaltı birilerine peşkeş çekilecek” senaryolarının yazılmaya başladığı günlerde.,
Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, ANET Yönetimine, “Sahili sezona hazırlayın” talimatını vermesiyle çok kısa bir sürede o sahil hazır hale getirildi.
Bir pazar günü mütevazi bir törenle Türel tarafından açılışı yapılırken, Başkan Türel mikrofondan şöyle seslendi: Bizim için bu sahili birilerine peşkeş çekecekler deniyordu ya hani. İşte o peşkeş günü gelip kapıya dayandı. Evet haklı çıktılar. Çünkü bugün itibariyle Konyaaltı sahilini Antalya halkına peşkeş çekiyorum. Var mı itirazı olan” gibi imalı cümleleriyle birilerine göndermede bulundu.
Ve ekledi: Konyaaltı sahilinde halk ne şemsiye, ne de şezlong parası ödeyecek. Vatandaşlarımıza her şey ücretsiz.
Ne yazık ki bu dev uygulama birilerini rahatsız etti.
Açılıştan sonra Konyaaltı sahilinde neler olmadı ki?
Alaturka tuvaletlerin giderleri geceleri sahilin kumuyla doldurulup, çimento dökülüp, suyla karıştırılarak halkın kullanımından arındırmaktan tutun da.,
Tek başına 3-4 şezlongda güneşlenmeye kalkanlara mı rastlamadık.
Şemsiyeleri alıp evlerine götürüp, üzerinde “Antalya Büyükşehir Belediyesi” yazmasına karşın, evlerinin balkonuna o şemsiyeleri koyanları mı görmedik?
Belki bazılarına inandırıcı gelmeyebilir ama, sahilde baş gösteren bu çirkinliklerden sonra, “Sahili peşkeş çekecekler” lafını ortaya atanlar, “Bu kadar rezalet yeter” laflarıyla ortaya çıktılar..
Hatta, “Ben donlarıyla denize girenlerin cirit attığı Konyaaltı sahiline ailemi alıp denize girmeye gitmem” diyenler de, o peşkeş laflarını eveleyip geveleyenlerin ta kendileriydi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel bu söylem üzerine: “Biz herkese hizmet etmek zorundayız. Biz halk arasında ayrımcılık yapamayız” cümlesini kullanarak tokat gibi bir cevap verdi.
Hangi emek sarf edilip, sermaye konulan bir hizmet bedelsiz olabilir ki?
Ne zaman, Mimarlar Odası’nın yarışma sonucunda, “En iyi proje” dediği bir çalışma, yap-işlet-devret modeliyle ihaleye çıkmaya hazırlandı.,
İhaleye hatırlı kişilerin girip, sahilin onlara verileceğinden tutun da, Konyaaltı sahilinin halktan soyutlanmaya kalkıldığından dem vurulup, akılları sıra muhalefet yaptıklarını sandılar.
Ayıp ya.,
Ayıbın daniskasıydı..
Ardından ATSO..
Konyaaltı sahili için Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin, Yeni Zelanda modelini örnek göstererek halkın küçük sermayelerle ortak olabileceği 40 bin kişilik bir şirket yapılanması ile Konyaaltı sahilinin yapılabileceğini teklif etti.
Başkan Türel bu teklifi sıcak karşılayarak, "Yeni Zelanda modeline filan gerek yok. Türk modeli ile bu projeyi gerçekleştirelim. Aktif üye sayısı 40 bini aşkın ATSO bu projeyi kendi kurumsal yapısı ile Antalya'ya kazandırabilir. Önemli olan bu dünya çapındaki projenin Antalya'ya kazandırılmasıdır" dedi.
Ve ekledi: “ATSO elini taşın altına koysun ve Konyaaltı'na bu projeyi birlikte kazandıralım.”
Hiç kimse söylediğiyle kalmamalı.
Gelişmelere, “Ben söyledim geçtim” zihniyetiyle asla bakılmamalı.
Dünya’da kaç ülkenin kent merkezinden denize girilebilinen şehri var?
O şanslı birkaç kentten birisi de Konyaaltı sahiliyle Antalya.
Evet.,
Antalya’nın en büyük Sivil Toplum Örgütü olma özelliğine sahip ATSO da, Konyaaltı için elini taşın altına koymak mecburiyetindedir..
Var mı ötesi?..