12 Eylül askeri darbesi ve Kenan Evren hakkında binlerce yazı ve analiz yazıldı. Birbirinden değerli yorumları ve tespitleri okuduk yıllarca. Üzerinden 35 yıl geçtiği halde bu kadar çok yazılıp-çizilen, konuşulan başka bir darbe olmadı. Yaşı büyütülüp idam edilen masum bir çocuktan tutun da, Evren’in meşhur “Adil olsun diye, bir sağdan bir soldan asalım dedik!”cümlesine kadar yüzlerce dram vardı 12 Eylül darbe sürecinde..

Biz bugün, bu can yakan trajedileri tekrar hatırlatmak niyetinde değiliz. Bu trajedileri yaşatan ve zulmeden zalimler, Mahkeme-i Kübra yolundalar. O zalimlerin akıbetlerini düşünmek, o dönemin mazlumlarına bir nebze teselli olacaktır.

Bizi teselli etmeyen ve üzerinde pek durulmayan daha büyük bir dram var aslında. Yazımızın başlığına aldığımız, “12 Eylül ve ihtiyar nüfus..” dramı. Evet, bugün önümüzde büyük bir sorun olarak duran “ihtiyar nüfus” konusuna değinmek istiyorum. Uzmanların açıkladıkları son istatistiki bilgilere göre, Türkiye’nin nüfusu “ihtiyar nüfus” düzeyinde. Yani, ülkemizin geleceği için tehlike çanları çalıyor ve nüfusun hızla gençleşmesi lazım.

Bu tehlikeli durumu düşündüğümüzde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son yıllarda yaptığı “3 çocuk, 5 çocuk” tavsiyesini daha iyi anlayabiliriz. Zira Türkiye’nin nüfusu hızla ihtiyarlamış son 30 yılda ve elbette genç nüfusa ihtiyaç var. Avrupa ülkeleri çocuk yapan aileleri tabiri caizse paraya boğuyor, ihya ediyor. Çünkü ihtiyar nüfus, her ülkenin temel kabusu adeta.

Peki, bizim nüfusumuz son 30 yılda neden bu kadar ihtiyarladı? Kimdir bunun müsebbibi? Atatürk’ün övdüğü ve övündüğü “Türk Gençliği”ni kim ihtiyarlattı? Buna cevaben, 12 Eylül Askeri Darbesinin mimarı Kenan Evren ve silah arkadaşları desem!? İçinizde bu teze “Haydaaa!” diyenler var mı bilemem ama, aynel yakin bu böyle! Efendim, o dönemi yaşayanlar hatırlar, darbe hükümetimiz kurulmuştu. Kenan Paşa’nın uygun gördüğü bir ordu mensubu Başbakan olmuştu. İlk icraatlarını hatırlayan var mı içinizde?

Hatırlatayım efendim, “Aile Planlaması”! TRT’nin televizyon ve radyosu bununla ilgili “Dizi programlar” yayınlıyordu. Gazeteler, bütün “Köşeler”iyle Aile Planlaması algısına imza atıyordu. Tek çocuklu, kedili-köpekli mutlu aile resimleri hastenelerin, sağlık ocaklarının duvarlarını süslüyordu. Spiraller, doğum kontrol hapları havada uçuşuyordu.

Kenan Evren ve avenesinin zorunlu tavsiyesi(!) “Tek çocuk veya bakabileceğiniz kadar çocuk!” dillerde pelesenk olmuştu. Tavsiyeye uymayanlar, uyduruluyordu! Bunu fırsat bilen şehirli kadınlarımızın “Çocuk yapmam, karizma yaparım!” sloganı da bu işin tuzu biberi olmuştu. Ertürk Yöntem’in kameraları Doğu ve Güneydoğu’daki fukaraların evlerine abone olmuştu. Kameraları çocukların gözlerine sokup anne-babayı azarlıyordu; “Niye bu kadar çocuk yaptınız? Bunların karnını nasıl doyuracaksınız!?” diyerek, izleyenlere “Sakın çocuk yapmayın!” mesajı veriyordu.

Peki ülke nüfusunu hedef alan bu sinsi planı, Kenan Evren’e kim fısıldamış veya dikte etmişti? Zira, Evren bu uygulamaya imza atarak ya ahmak olduğunu ya da hain olduğunu belgelemiş oluyordu. Biz iyimser düşünelim ve “hain” şıkkını eleyelim. Geriye “ahmaklık” kalıyor! Dolayısıyla bu, ülkesini düşünen feraset sahibi bir yöneticinin işi değil. Zira, bu alçakça planı yapanlar bugün meyvesini topluyorlar. Evet, Türkiye hızla ihtiyarlıyor. Hem de genç nüfusa en fazla ihtiyaç duyduğumuz bu kalkınma sürecinde. Bu defa komplo teorisi işini size bırakıyorum, sevgili okurlar. Varın siz düşünün, ülkemizin genç nüfusunun dibine bu dinamiti kimler koydu? Bu çorabı başımıza kim ördü!?

Şimdi konuyu trajikomik bir anımızla kapatmak istiyorum. “Anımızla” dedim, zira bu anıyı bana hatırlatan sevgili hemşehrim Savcı Sayan’ın katkısını belirtmeliyim. Geçtiğimiz günlerde Antalya’ya gelen Savcı Sayan ile sohbet ederken, bu olayı bir de onun leziz anlatımıyla dinledim ve sizinle paylaşmak istiyorum.

Yazının girişinde de belirttiğim gibi, darbe döneminde tüm atamaları Evren ve komitesi yapıyordu. Buna şehrin Valileri ve Kaymakamları da dahildi. İşte o dönemde Ağrı’ya da Vali olarak bir general bozması atanmıştı. Bu darbeci Vali de gelir gelmez ilk icraat olarak “Aile Planlaması” dedi. Özellikle Kürt nüfusun çokluğundan her fırsatta şikayet ediyor ve bu nüfusu hızla azaltmaktan söz ediyordu.

İsmini yazmayacağım, Ağrı’nın bir köyünü pilot olarak seçip, köyün bütün kadınlarını toplayıp hastaneye getirirler. Burada kadınlara önce Aile Planlaması hakkında bilgi verip, “bundan sonra doğum yapmayacaksınız” diye konuşurlar. Ellerindeki doğum kontrol spirallerini gösterip, “Bu alet sizi koruyacak!” derler. Derler de, bizim kadınların hiç birisi Türkçe bilmez! Spiraller takıldıktan sonra köye getirilen kadınlar, korku içinde evlerine giderler.

Karısını merakla bekleyen köylünün biri hemen sorguya başlar: “Sizi nereye götürdüler, ne yaptılar, ne ettiler?” Kadıncağız demiş ki, “Beyim bizi büyük bir binaya götürdüler, komutanlar vardı, doktorlar vardı. Hepimize “Spi alet” diye bir şey taktılar!” Kadının kocası bir telaş, bir telaş dizini döverek fısıldamış karısının kulağına, “Vallahi bunlar kayıt aleti takmışlar sana, artık dikkatli konuşalım!” demiş. Sonra karısının bacaklarının arasına eğilerek başlamış bağırmaya: “Vatan sana canım feda! Kenan paşa sen çok yaşa!”