Antalya’nın sıcaklarını bilen bilir ya.,
Son birkaç günlük meteorolojik gidişat, “Galiba bu yaz yine kavrulacağız” dedirtmedi değil.
Hissedilen sıcaklıklarla birlikte, Antalya’nın namı değer sivrisinekleri de sahne almayı bildiler.
Daha yaz sezonu bile gelmeden, sivriler özellikle yeni yetmelerden nasiplenmeye başladı.
Belli ki uçkun mücadelesi yapması gerekenler, kış ve ilkbaharda yan gelip yatmış.
Yoksa ne diye daha ilk sıcak hissinde sivriler cirit atmaya başlar ki?
İyi bir kış ve ilkbahar mücadelesi yapılmışsa yaz aylarında ergin mücadelesine nadiren gerek duyulur.
Allah boğaçayı tarafında oturanlara özellikle sabır versin.
Değerleri milyonları bulan villalar yapacaksın ve o villadan bir tane de sen alacaksın. Etrafın yemyeşil orman. Çevre desen sakin. Ne araç gürültüsü var, ne de korna sesleri. Duyabildiğin tek şey, kuşların cikcik sesleri.
Ama güneş dağın arkasına geçmeye dursun.
Bu kez sivriler sahne alıyor. Kulağının dibinden öyle bir toplu geçişleri var ki, benim diyen savaş jet uçağının çıkarttığı gürültü yanında halt etmiş.
Abartıyorum gibi mi geliyor?
Bunu söyleyecek olan ya Büyükşehir Belediyesi’nin Çevre Sağlığı Dairesine bağlı bir biriminde çalışıyordur, ya da Mustafa Akaydın ile yanı başındakilerdir.
Veya sivrisinek ısırmalarına karşı şerbetli olanlar.
Yoksa.,
Neredeyse arı büyüklüğündeki sivrilerin istilasına uğrayanlar can havliyle o uçkun mücadelesini takvime göre yapması gerekipte yapmayanlara öyle bir yüksek sesle selam gönderiyorlar ki, ana-bacı- hala-teyze ve nine hakları bile yenmiyor!..
Sadece Boğçayı itrafına konuşlanan villa sakinleri için mi geçerli sivri ısırılması?
Tabi ki değil.
Misal ben Üçgen Mahallesinde oturuyorum.
Evimin arka tarafı Beş şehitler Parkı. Ön tarafı ana cadde. Yan tarafında ayrı bir site. Ama bayağı eski.
Sabahın körü. Sude hanımlar ağlamaklı olarak uyanmış, kaşınarak yanımıza gelmez mi?
“Ne oldu” desek sanki o uçkun mücadelesini yapmakla görevli bizmişiz ve yapmamışız gibi sivrilerin tazecik teninden nasiplenmesinin faturasını anında bize çıkartacak.
Kolonya döküp, kaşıntısının azalması yöntemini uygulayayım dedim, ağlamaklı çocuk nara atmaya kalkmaz mı?.
Kolonya sivri ısırıklarından oluşan kızarıkları yakmış olacak ki Sude hanımların da canı yandığından dolayıydı narası.
Gidip, görüp ve bizzat yaşadığımız muhitimiz ile ilgili örnekler verdik sadece.
Peki Çakırlar, Bahtılı, Duraliler, Büyük Liman, Uncalı ve Uluç Mahalleleri gibi yeşilliği bol, yanından dere-ırmak ne bileyim çay geçip de resmen sivrisinek üretme fabrikalılığı yapan yerlere yakın oturanların hali ne durumdadır?
Kemer’e giderken aracın pencereleri kapalı bile olsa burnunu elinle tıkamak zorunda olduğun Hurma’daki yüksek ve alçak, alçak olmasının yanı sıra lüks mü lüks konutlarda oturanlar her gün o sivriler yüzünden sabır tesbihi çekiyor mudur, çekmiyor mudur?
Bakın Lara bölgesiyle, Kepez’in varoşlarınından bile bahsetmeden, Akaydın Hoca’nın oturduğu taraflara daha çok değiniyorum. Eminim ki kendisi, “Ben orada oturuyorum. Ne sivrisinden bahsediyorsun sen” diyecektir.
Kendisinin sivrilerinden bahsediyorum, kendisinin.
“Kimse yoğurdum ekşi demez” misali, eminim ki, “Benim sivrilerim yaramaz değildir. Kimseyi ısırmaz” bahanesine bile sığınacaktır.
Hey millet.
İyi bir kış ve ilkbahar mücadelesi yapılmışsa yaz aylarında ergin mücadelesine nadiren gerek duyulur.
Bırakın yazın ergin mücadelesine gerek duyulmaya, daha nisan ayında sivriler yüzünden bebeler neredeyse aile içi savaş çıkartacaklar.
Orası yan gelip yatma yeri midir?