Aynı dilden konuşuyor olmak yetmiyor çoğu zaman anlatmaya ve anlaşılmaya. Kesin olmasa da Mevlana Celaleddin-Rumi’ye ait denilen şu cümle “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır kesinlikle gerçek.

 

Bazı insanların kendi içlerinde inandıklarını ne kadar uğraşsanız da değiştiremezsiniz. Bir insan anlatmak istediklerinin %100’ünü anlatamaz, anlatsa da kişi %100 anlamaz, anlasa da başkalarına anlatamaz. Bakış açısı, yaşanan deneyimler, duygular, algı, değişime açık olmama, empati kuramama gibi nedenler belki de bu durumun sonucu.

 

Yalınlaştırırsın, net olursun, uğraşırsın sonra yine denersin, farklı anlatırsın yine olmaz. Anlamak istememek savunmaysa zaten, değişmek istemediğinden, sorunlarla yüzleşmek istemediğinden belki de hatasını kabul etmek istemediğinden.

 

Sonra sen anlarsın ve susarsın artık. Yorulmuşsundur çünkü. Neden sustuğun yine anlaşılmaz. Çünkü yolun karşısında söylediklerini anlamayan biri vardır. Susmak bir cevaptır bazen, bazen zor bir kabulleniş ve kırgınlık bazen de asalet.

 

Sizi anlayan biri için de anlatmaya gerek yoktur bile. O’nun ne dediğini, ne istediğini, ne hissettiğini anlıyorsanız, bu anladıklarınızın yanlış olmasından bile şüphe duymuyorsanız, onun aklından geçenler sizin aklınızdan geçenlerle aynı ise çok az kişiyle yakalanabilen bir frekansı tutturmuşunuzdur. Aynı dilden konuşuyor olmanın gerçek manasıdır. Bu senkronu yakalamak zorken, değerini bilmek gerek.