Antalya Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde 14 CHP’li büyükşehir belediyesinin katılımı ile gerçekleşen “İklim değişikliğine uyumda su yönetimi” konulu çalıştay yapıldı.
İlk merak ettiğim, çalıştayın ilk bölümünün basına açık, ikinci bölümünün ise neden basına kapalı olduğuydu.
Cuma gününe kadar sürecek çalıştayın programını inceledim ve programın basına kapalı yapılmasını gerektirecek bir alt başlığa rastlamadım.
Oysa tüm çalıştayda yapılacak konuşmaların, 14 ilden gelen teknik kadroların sunacağı tecrübe ve bilgilerin kamuoyu ile paylaşılacak açıklıkta olması gerekirdi.
İkinci olarak merak ettiğim konu ise; iklim değişikliğinin su yönetimi üzerindeki etkileri ve önlemleri çalıştay biçiminde işleniyorsa “İklim Değişikliği Çevre ve Şehircilik Bakanlığının” neden böyle önemli bir toplantıya katılmadığı ya da çağrılmadığıydı.
Gelecek onlarca yılın en temel meselesine bir Bakanlığın “CHP’liler yapıyorsa biz yokuz” şeklindeki saçma bir siyasi gerekçeyle kayıtsız kalması ülkemizin geleceği için endişe vericidir…
Antalya giderek su fakiri bir ile dönüşmektedir…
Uzmanların yaptığı değerlendirmeye göre; önümüzdeki 10 yılın sonunda kentte içme suyu sorunu had safhalara ulaşacaktır.
Başkan Muhittin Böcek’in toplantıda yaptığı açıklamaya göre; şu anda kullandığımız ve içtiğimiz su 1180 adet derin kuyudan çekilen yeraltı sularından temin ediliyor.
Bunun hem enerji maliyeti, hem yeraltı sularını besleyen kaynakların giderek kuruması, hem de yıllık yerli yabancı 26 milyon turistin varlığı sonucunda sabit nüfusumuzun iki katının suyun tüketimini artırması bu şekilde su temin etmenin sürdürülebilir olmaktan çıkardığı artık çok açık…
Antalya’nın kurumaması için tek çare, tüketiciye düşük maliyetli olarak yansıyacak yeni su kaynaklarını temin etmektir.
Bu konuda iki alternatiften söz ediliyor.
Birincisi, DSİ’nin çalışma yaptığı “Karacaören Baraj Gölü” suyunun Antalya’ya içme ve kullanma suyu olarak getirilmesi.
Konuyla ilgili uzmanlarla yaptığım görüşmede; Karacaören suyunun sanayi atıkları nedeniyle yoğun kirliliğinin olduğu ve ağır metaller içerdiğini, bu nedenle arıtma maliyetinin şu andaki enerji maliyetinden daha fazla olacağını ifade ettiler.
Keza Karacaören’i besleyen kaynakların, çevredeki maden arama ve çıkarmadan dolayı kuruduğunu ya da yön değiştirdiğini bu nedenle yapılacak yatırımın boşa yapılacağını söylediler…
İkinci alternatif ise “Oymapınar Baraj Gölü” suyunun içme ve kullanma suyu olarak getirilmesidir.
En doğru olanı da bu suyun getirilmesi için çalışmalara başlanmasıdır.
Toplantıda Başkan Böcek, Oymapınar Baraj Gölünün “özelleştirildiğini” ifade etti.
Ki bu doğru değil…
Bunun doğru olmadığını, ilgili yüksek mahkeme kararlarını ve gelinen noktada AK Parti iktidarı ve Erdoğan’ın mahkeme kararlarını nasıl by-pss ettiklerini yarınki yazımda ele alacağım…