Son dönemlerde gazetecilik mesleğine musallat olan, adeta bir kene misali yapışan yeni bir tür var; ‘Çakal Gazeteciler’…
 
Çakal olmak, çakallık yapmak, çakallaşmak, çakal tarlasında büyümek, çakaldan huy kapmak gibi deyimlerimizle böyle karakter özelliklerine vurgu yaparız. Çakalın özelliğidir; Hiçbir emek harcamadan, fırsat kollar, av artıkları, kırıntı ve döküntülerden beslenir. Aynı karakteristik özelliğe sahip insanlar da aynısını yaparlar. Son yıllarda sayıları bir hayli arttı. Sporda, siyasette, sanat dünyasında, medyada, velhasılı toplumun hemen her katmanında bu türleri görmek mümkün. Ben bugün bizim meslekteki ‘çakallar’dan bahsedeceğim size…
 
Çakalların lügatında dost, arkadaş, tanıdık, vefa, sadakat, bağlılık gibi kelimeler asla yeralmaz. Çakallığın tek kuralı, çıkar sağlayacağına inandıkları kişinin, kurumun vs. çevresinde dolaşmaktır. Yararlı hiçbir şey yapmazlar çünkü beyinleri sadece çakallığa çalışır. Mevcut olanı korumak istemedikleri gibi kendinden olmayanlara namussuzca, şerefsizce, ahlaksızca saldırırlar. Yalakalık yapmak için de en yakınındakileri dahi bir saniye gözünü kırpmadan satarlar…
 
Hayatları boyunca hakları olmayan şeyi elde etmenin yollarını arayıp dururlar. Toplumda öylesine kanıksanmıştır ki bu durum, böylesi tiplere ‘açıkgöz’ derler…
Oysa yaptıkları çakallığın daniskasıdır. Birbirlerini iyi tanır, aynı dili konuşur, aynı telden çalarlar. Bakın çevrenize. Siyasete, spora, medyaya bakın. Gazeteci geçinen ancak asıl işi çakallık olan çakalları rahatlıkla görebilirsiniz. Bilhassa seçim dönemlerinde pıtırak gibi çoğalırlar. Bazen yalakalıkta tavan yaparlar, bazen tehdit, şantaj, aba altından sopa gösterme şeklinde yöntemlerle menfaat temin etmeye çalışır bu çakal sürüleri…
 
Aslında herkes bilir ne olduklarını ama kimi çirkefe bulaşmaktan, kimi ‘neme lazım’cılıktan, kimi kendince birtakım sebeplerden ötürü sesini çıkarmaz. Bunlar da meydanı boş bilip coştukça coşarlar. Zaman zaman yaptıkları ‘sözümona’ soru cümleli haberlerle zihinleri karıştırırlar. Sorsan “Gazetecilik yapıyoruz” derler ama aslında yaptıkları çakallıktır. Olmadık, hayali usulsüzlükler yaratır, ‘iddia’ kalkanına sığınarak olmadık çamuru atarak muhataplarını akılları sıra köşeye sıkıştırmaya çalışırlar. Amaç, muhatabı korkutup, sindirip çıkar sağlamaktır. Zaman zaman başarılı olurlar ancak kendinden emin, yaptığı işten emin sert kayalara çarptıkları da olur. Bunlar çakal ya, bu kez de  yalakalıkta sınır tanımaz, saldırdıklarının  kulu kölesi olurlar…
 
Demem o ki, siz siz olun bu çakal sürülerinin tehditlerine kulak asmayın. Siz siz olun karşınıza çıktıklarında çakallıklarını yüzlerine vurun. Vurun ki, kuyruklarını bacaklarının arasına sıkıştırıp defolup gitsinler. Bu topluma, bu mesleğe daha fazla zarar vermesinler…
 
Şimdi siz, “Bunlar kim” diye soracaksınız. Ben genel yazdım. Yani lafım ortaya. Kim bu yazdıklarımı üzerine alacak yakında ortaya çıkar. Takip edin kim olduklarını anlarsınız…