İyi Haftalar Saygıdeğer Okuyucular;

Ticaret hayatında hepimiz farklı gayeler güderiz. Bu gayeler içerisinde herkesin ortak paydası “kar”dır. İşletme ve ekonomi biliminde de akademik anlamda herkese öncelikle bu öğretilir.

Ancak kar hedefi güderken amaçlar ayrışabilir. Kimi işletmeler belirli bir kar oranı ve tutarının kendisine yeterli olduğunu düşünürken kimi işletmeler büyüme hususunda agresif tavır alabilirler. Hatta bu öyle konumlara ulaşır ki bazıları için en iyi olmak yetmez ve karşıdakinin de kaybettiğini görmek isterler.

Büyüme yolunu seçerken de yine yöntemler ayrışabilir. Burada da kimi işletmeler adet olarak fazla müşteriye ulaşıp riski tabana yaygın bir şekilde kontrol etme eğilimindeyken kimi işletmeler direkt olarak en büyük alıcıya oynayıp bir anda ivmeyi arttırmayı tercih ederler.

Tabi ki büyüme yolunun seçimi aşamasında bulunan işletmenin alıcısı da karşıdaki tedarikçinin bu güdüsünü fark edecektir. İşte bu aşamada alıcının niyeti oyunun kurallarını belirler.

Birçoğunuz daha önce duymuşsunuzdur işletme ve ekonomi biliminde belli bir akıma da ismini vermiş olan dünyaca ünlü bir süpermarket zinciri vardır. Bu firma öncelikle büyüme eğiliminde olan hırslı ve agresif ama orta düzey bir tedarikçi seçer. Bu firmaya belirli bir fiyattan ama gücünün çok üzerinde bir hacimle mal almayı taahhüt eder. Söz konusu firma da büyüme hırsının da vermiş olduğu gazla bir an evvel yatırıma yönelir ve büyük bir borç yükünün altına girer. Karşıdaki alıcı bu aşamaların hepsinin farkındadır. Tedarikçi yatırımını yapar, nasıl olsa malın alıcısı hazır mantığıyla üretime geçer ve malı tedarik eder. Ürün söz konusu süpermarketin reyonlarına girmeye başlayınca bomba patlar. Her üründe olabilecek nitelikte sorunlar üreticinin karşısına mal alımına engel olabilecek kadar abartılıp çıkartılır ve ürün alımından vazgeçilme sinyalleri verilmeye başlar. Bu sefer üreticide borçlanmanın etkisiyle büyük bir tedirginlik oluşur ve ürün fiyatında indirime gitme zorunluluğu doğar. Tek alıcının kendisi olduğunu bilen süpermarket artık ipleri eline geçirmiştir ve abalıya vurmaya başlar. Zavallı üretici hem boyunun üstünde bir borca girmiş hem de alıcısının vazgeçme ihtimalinin doğmuş olması sebebiyle artık karşı taraf ne isterse yapmaktadır. Süpermarket de fiyatı düşürebildiği kadar düşürür ve beklenen sonuç ortaya çıkar; yani üretici batar.

İçinde bulunduğumuz günlerde senaryo birebir örtüşmese de Çin’in yaşadığı durum budur.

Dünya ekonomisinin büyüme eğiliminde olduğu geçtiğimiz yıllarda Çin ucuz işgücü ve üretim maliyetlerinin de etkisiyle Dünya’nın tedarikçisi konumuna geldi. Hatta öyle ki Dünya’nın en büyük ikinci ekonomisi olup ABD ekonomisini bile zorlamaya başladı. Bu etkiyle sürekli üretim yatırımlarını büyüttü ve zor yönetilen 1.5 milyarlık nüfusunun tüketim eğilimleri de yükseldi. Yani evde jambonun ne olduğunu bilmeyen çocuklar bu et türünün tadını öğrendi. Artık istek skalasında jambon da bulunmaktaydı.

Rahmetli İsmail Cem bunu “Türkiye’de geri kalmışlığın tarihi” isimli kitabında Afrika’yı anlatırken çok iyi özetler;

Afrika’da baba, anne, büyükbaba ve çocuklardan oluşan aile küçük miktarda toprağını ekip biçerek kıt kanaat geçinmektedir. Bu aşamada köye renkli kumaşlar satan tüccarlar gelir ve evin hanımı bunlardan istemeye başlar. Zamanla ailenin maddi gücü bu kumaşları almaya yetmez ve evin erkeği ek gelir elde edebilmek için şehirdeki maden veya fabrikaya çalışmaya gider. Erkeğin kazandığı şehirde kendisine anca yeter ve evde kalan büyükbaba, kadın, çocuklar toprağı, işgücünün yetersizliğinden dolayı işleyemezler. Toprak çoraklaşır, aile köleleşir…

Nihai olarak Çin halkı da şu anda bunu yaşıyor, ayrıca Çin ekonomisi de Dünya ekonomisinin resesyona girmesi ve alımlarını azaltması sebebiyle yaptığı üretim yatırımlarının maliyetlerini karşılayamıyor. Sonuç Çin’deki büyük ekonomik sıkıntı…

Büyük alıcılar bu durumdan şimdilik memnun ama Çin de kendisine bir çıkar yol bulmak zorunda. Böyle anlarda maalesef bir zorunlu tüketim harcaması yaratılmak zorunda.

Umarım bu silah satma ve alma zorunluluğu doğuran bir savaş olmaz.

Saygılarımla