Her okul döneminde duymaya alıştığımız servis skandallarına bir yenisi geçtiğimiz günlerde Antalya’da eklendi. Üstelik bu kez mağdur olan gazetemizin muhabirlerinden Özcan Varlı oldu…
Konuyu basından takip edenler/bilenler olabilir. Bilmeyenlere de ben özetleyeyim…
Bizim Özcan Varlı’nın 8 yaşındaki oğlu Yiğit Murat Konyaaltı’ndaki özel bir kolejde okuyor. Bu yıl ikinci senesi. Küçük Yiğit, okulda yaşanan servis sorunu nedeniyle ilk hafta ailesi tarafından okula getirilip, götürülüyor. Derken bu ilk haftanın sonunda Özcan’ı okulun taşeron servis firmasından bir görevli kadın arıyor. Kadın, pazartesi sabah çocuğu okula ailenin bırakmasını, akşam kendilerinin eve getireceğini belirtiyor ve bu arada 1 yıllık servis ücretini peşin yatırıp kayıt işlemini yaptırmalarını da istiyor. Özcan ise Pazartesi işlerinin çok yoğun olduğunu belirterek, “Siz çocuğu Pazartesi akşamı eve getirin, ertesi gün tüm işlemleri hallederiz” diyor ve mutabık kalıyorlar. Firma temsilcisi kadının sözüne güvenen Özcan, akşam saatlerinde evine gittiğinde oğlunun hala gelmediğini görünce hem şaşırıyor hem de panikliyor. Telefona sarılıp okul ve servis yetkililerini arıyor. Ancak telefona çıkan ve daha önce konuşup mutabık kaldığı o görevli kadın, ‘kayıt yaptırılmadığı’ gerekçesiyle oğlunu almadıklarını söyleyince kan beynine sıçrıyor. Panikle okula giden Özcan, oğlunu bir sınıfta gözyaşları içinde bulunca iyice çileden çıkıyor haliyle. Okul yönetimine ve o kadın görevliye sitemlerini ediyor ve korku içindeki Yiğit’i alarak evine dönüyor. Tek tesellisi oğlunun başına kötü bir şey gelmemesi. Ama bu işin peşini bırakmaya da niyeti yok. Konuyu yargıya taşıyıp bu vurdumduymazlığın hesabını sormak istiyor ki, son derece de haklı. Nitekim dün de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerine konuyu aktardı. Zaten yaygın ve yerel basında da yer alan mesele için Milli Eğitim de soruşturma başlattı…
Evet meselenin özeti böyle. Gelelim sonrasındaki gelişmelere. Dün beni bu konunun muhataplarından biri olan taşeron servis firmasının sahibi aradı. Bir dost aracılığıyla tanışıklığımız olan bu zat, önce Özcan Varlı’yı tanıyıp tanımadığımı sordu, ardından da meseleyi kendi penceresinden anlatmaya çalıştı. Daha sözlerinin başlangıcında, “Bir kere bu çocuk sistemimize kayıtlı değil. Kayıtlı olmayan çocukları servise almak götürüp getirmek zorunda değiliz” mealinden bir şeyler söyleyince ben de Özcan gibi patlayıverdim. Düşünebiliyor musunuz, 8 yaşındaki bir çocuk sırf servis ücreti ödenmediği, kayıt yaptırılmadığı için bir başına okulda bırakılıyor. Üstelik servis firmasının okul görevlisi babayla konuşup ‘tamam alırız, getiririz’ diye söz vermiş olmasına rağmen. Sonra kalkıp kayıttı, kürekti diyorlar. Gerçekten de bunun adı aymazlık, sorumsuzluktan başka bir şey değil. Firma yetkilisi muhterem bir de kalkmış bize mesleğimizi öğretmeye çalışıyor. Neymiş efendim onların sistemini araştırmadan yazıp çiziyormuşuz. Özrü kabahatinden büyük derler ya, ben 8 yaşındaki bir çocuğun yaşadığı travmadan bahsediyorum, o bana sistemden bahsediyor… Ben paniklemiş, korkmuş bir babanın hezeyanlarına karşı saygısızca, terbiyesizce karşılık veren kadın görevlinin tavrından söz ediyorum, firma sahibi “Eee ne yapalım kadının işine son mu verelim” diye çıkışıyor. Az sıkışınca da, “Biz işine son verecektik ama okul idaresi engelledi” diyerek topu okula atıyor.
Son yıllarda özellikle büyük şehirlerde birbiri ardına patlak veren servis skandallarına hepimiz şahit oluyoruz. Ve zaman zaman niye böyle oluyor sorusunu soruyoruz değil mi?
İşte nedeni gayet ortada…
Bu mantalitedeki insanlar okul servisçiliği yaparsa skandalların ardı arkası kesilmez/kesilmeyecektir.