Biz insanlar dünyamızı garip bir hale getirdik. Her şeyimiz yalan, yapay…

Dostluklar, arkadaşlıklar, sevgiler, sohbetler velhasıl her şeyimiz suni…

Yapmak isteyip de yapamayacağımız şeylerle dolu dünyamızda her şeyi ortalama 70 yıllık ömrümüze sığdırma telaşındayız…

Doğduğumuz günden beri hep bize öğretilenlerle yaşıyoruz. Kerrat cetvelini, fen bilimlerini, tarihteki savaşları, anlaşmaları, vatandaşlık görevlerimizi, dinimizi nasıl yaşamamız gerektiğini, her şeyi ama her şeyi bir öğreti olarak önümüze koydular. Hiç çobansız kalmadık. Kendi başımıza yol yürümemize izin vermediler. Hep onların doğrularını doğru belledik. Allah’ın yaratırken bahşettiği zekamızı kendi irademizle kullanamadık.

İşte sonuçları ortada…

Suni aşklarla oluşan ve ışık hızında biten evlilikler, pamuk ipliğine bağlı sebeplerle sona eren arkadaşlıklar, dostluklar…

‘Bana değmeyen bin yıl yaşasın’ diyen, kafasına vurup ekmeği elinden alınan ve gıkı çıkmayan bir toplum…

Tüketim çılgınlığı, ıssız adamlar-kadınlar…

Teknoloji ürünlerine bağımlılık, uçlarda yaşama alışkanlığı…

İnsandan, hayvandan, doğadan daha çok lüks mobilyalara, arabalara, evlere değer veren bir insan kitlesi…

Özgürlüğü ‘sınırsız çılgınlık’ olarak anlayan, popüler kültürün eşiğinde can çekişen gençlik…

AVM deliliği, fast food beslenme alışkanlığı, asgarisi ödenmiş kredi kartı ve her ay diğer aya ötelenen borçlar…

Kağıt üzerinde kalan hak, hukuk, adalet kavramları…

Her toplumsal olayda ülkeyi, her şeyi bırakıp kaçma isteği…

Kendini kendinden başka herkese beğendirme arzusu…

Asla bitmek tükenmek bilmeyen, sonu gelmeyen egolar ve sonucunda kocaman bir yalnızlık…

Dedik ya, her şeyimiz yalan.

Empati yok empati…

Kimse kimsenin umurunda değil.

Çalışan, mesaiden çalma derdinde, patron daha ucuza nasıl çalıştırırım hesabında…

Helali, haramı düşünün yok. İnsanlar karda, kışta, yağmurda, soğukta çoluk çocuğuyla sokağa atılıyor, yan kapı komşusu dahi perde arasından gizlice izliyor sadece...

‘Bu insanlar şimdi ne yapacak’ diye kahırlanan yok…

Evine ekmek götüremeyen babaları görüp, “Gerzek gözünün önüne baksaydı, işini bilseydi” diyen insanlar var aramızda.

Hem de oldukça fazla…

İşte bu yüzden özlüyorum eski günlerimi. Bu yüzden yana yakıla arıyorum çocukluğumdaki sevinçlerimi, gençliğimdeki aşklarımı,  mutluluklarımı…