Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde 15 Haziran’da Ankara Güvenpark’tan başlayan ‘Adalet Yürüyüşü’ Pazar günü İstanbul Maltepe’de düzenlenen mitingle noktalandı.

450 kilometre yürüyen Kılıçdaroğlu, finalde bir miting düzenledi.

Mitingde 10 maddelik bir de bildiri okudu.

Öncelikle 24 gün boyunca süren ve bu süre içinde yüz binleri bulan yürüyüşte bir olay çıkmaması en büyük tesellimiz oldu.

Bu nedenle olay çıkmaması için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayan iktidarı, provokasyonlara izin vermeyen CHP’yi, tabanını uyaran MHP’yi, gaza gelmeyip sağduyulu bir duruş sergileyen HDP’yi, aynı şekilde diğer siyasi partileri, sürekli katılımcıları uyaran ve taşkınlığa izin vermek istemeyen yürüyüşün mimarı Kemal Kılıçdaroğlu’nu kutlamak gerek.

Bu süre zarfında adeta kuş uçurtmayan, bir an olsun ciddiyeti elden bırakmayan güvenlik güçlerini, kışkırtıcı manşetlerden uzak duran medya mensuplarını, yol güzergahında bulunan esnafı, sadece demokratik haklarını kullanan yürüyüşçüleri de kutlamadan olmaz.

Bana göre Türkiye bütün kurumlarıyla iyi bir sınav verdi. Şahsen bu beni gelecek için umutlandırdı.

Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Bu ülkenin ikinci büyük partisinin lideri 24 gün boyunca bir eylem yapıyor. Eylem partilileri dışında başka kesimlerce de destek görüyor. Üstelik bu eylem esnasında üzecek tek ciddi bir olay yaşanmıyor. Dolayısıyla yukarıda da belirttiğim gibi iyi bir demokrasi sınavı verildi. Bunu da görmezden gelmemek gerekir.

Ancak miting sonrası yaşanan bazı sığ tartışmalar hiç de hoş değil.

Kılıçdaroğlu yanlıları mitinge 2-3 milyon kişinin katıldığını belirterek ‘güçlüyüz’ mesajı vermeye çalışırken, miting karşıtları ise 170 bin kişinin alana geldiğini iddia ederek tersi bir mesaj verme peşinde. Bu tartışmalar son birkaç gündür sosyal medyada sıkça dillendiriliyor. Hatta hakarete varan ifadeler kullanılıyor. Bunun da gereksiz bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Kimseye bir yararı yok.

Sayı bana göre ikinci planda tartışılması gereken bir durum. Sayılar üzerinden tartışmayı yürütürsek yanlış yaparız. Ha 170 bin, ha 2 milyon kişi. Bu kişilerin istek ve taleplerine bakmak gerekir. Makul bir istekse yetkililerin oturup bunun üzerine kafa yorması lazım. Değilse bunu açıklamalılar.  

Uzun lafın kısası yürüyenleri öteki göstermek doğru değil. Aynı zamanda buna inanmayıp eleştiri hakkını kullananlar da vatan haini değil. Benim gördüğüm ikisi de ülkesini çok seviyor ve daha iyisini istiyor. Herkes olaya kendi penceresinden baktığı için kendisini haklı görüyor. Dolayısıyla iki taraf da haklı. Çünkü iki taraf da Türkiye’nin geleceğini düşünerek hareket ettiğine inanıyor.