Bir süre önce israf hastalığından bahsetmiştim. Bazı duyarlı okurlarımız bu hastalığa kalemimizle bir reçete de yazmam gerektiğine dair fikir beyan ettiler. Bundan dolayı eksik olan parçayı tamamlamak üzere bu makaleyi yazıyorum.

-İlk reçetemizi zaman israfına yazayım. Zaman, yaşadığımız her saniyenin adıdır ve her saniye bir defa yaşanır. Durdurulamaz ve ertelenemez. Sayılı verildiği ve sayısı gizlendiği için ne zaman biteceğini bilemeyiz. O halde her anı iyilikle, eğitimle, öğrenmeyle, çalışmayla, yaratıcımızı farklı formlarda hatırlayıp ibadet ederek geçirme ilkesi zaman israfının reçetesidir.

-İkinci reçetemizi gıda israfına yazayım. Bedenin besine olan ihtiyacının miktarını ve içeriğini bir defa doğru kaynaklardan öğrenmeliyiz. Sonrasında faydasız ya da zararlı gıdalardan, fazla gıda tüketiminden, doğal gıdaları tercih ederek Allah’ın emri olan Helal ve Temiz olanlara hayatımızı sürdürmeliyiz.

-Üçüncü reçetemiz su kullanım israfınadır. Dünyada hiçbir şey sonsuz değildir. Su da sonu olan bir nimettir. Hem temizlik hem de beslenme aracı olarak ona karşı çok dikkatli ve prensipli kullanımı öğrenmeliyiz. Susuzluk ve pislikle imtihan olmaktan korkmalıyız.

-Dördüncü reçetemiz de kıyafetler üzerine olsun. Her şeyden önce temiz kıyafet esastır. Elbette renk uyumu ve her iki cinse uygun modelde olmalıdır. Bunların yanında moda ve benzeri salgınlardan dolayı aşırı sayıda kıyafet israfı bizi hayatın başka güzelliklerinden uzaklaştırır.

Minimalist yaşam kültürü Japonya’da başladı ve bütün dünyada mütevazi bir şekilde çoğalmaktadır. Her özel eşyadan en fazla üç-dört adet olması hali bu felsefenin ana temasıdır. Bu İslam’ın bir şiarıydı ama Japonlar kapmış bulunuyor. Tebrik ediyorum onları.

-Beşinci reçetemiz enerji israfına karşıdır. Bu yüzyılda enerji yokluğu ve yetersizliği insanlığı perişan edecek kadar bir öneme kavuştu. Her türlü aydınlanma, ısınma ve elektrik üretimine yarayan enerji kaynaklarını tasarruflu kullanmayı öğrenip uygulamalıyız. Aksı durumda bir süre sonra ya karanlıkta kalırız ya üşürüz ya yanarız, üretim durur, araçlar hareket edemez. Yani hiç yaşamadığımız bir yüz yıla gri gitmek zorunda kalmamak için daha fazla dikkat şarttır.

-Altıncı reçete: Ulaşım araçlarının pahalı olanları birçok konuda bizi israfa sürükler. Amacımıza uygun araç her zaman iyidir. Sosyal ortalamaya uygun araç sizi her zaman kem gözlerden korur. Nefis hastalığından, gurur ve kibirden ve sair haramlardan da korunmuş olur.

-Yedinci reçete konuşma israfına karşı. Çok konuşunca hepsini doğru ve faydalı konuşmuş olmuyoruz. Sadece amacımız çerçevesinde konuşalım. Faydalı olanı dinleyelim. Her konuşmamız üzerine önceden düşünüp araştıralım. Laf olsun diye konuşmayalım. İnsan konuştuklarından problem yaşayabilir. Konuşmadıklarından değil.

-Duygu israfı reçetesine şunları yazayım. Acele sevmeyin, acele nefret etmeyin. Anlama ve tanıma süresini uzatın. Affedebileceğiniz kadar size yaklaşmalarına izin verin. İyilik yapın ve unutun. Kesinlikle minnet ve karşılık beklemeyin. Tedbir ve dikkat savunma sistemlerinizi sürekli aktif tutun. Az üzülürsünüz.

-İnsan israfına iki farklı reçeteyle şifa önerelim. Kendimizi ve özelliklerimizi iy bilelim. Sınırlarımızı tanıyalım. Gücümüzün sınırlarını bilelim ki bu sayede haddimiz olmayan işlere, koltuklara, makamlara talip olup o alanı kilitleyip verimsizleştiren kişi olmayız. Bu uygulamayla önce kendimizi korumuş oluruz. Birde emaneti ehli olana verme konusu var ki bu sosyal ve idari bir tasarruftur. Bu da verimli insanların atıl kalmasına, yetersiz insanların da hakkı olmayan makamları işgal etmesiyle sonuçlanır.

Her ikisi de sosyal bir felaketin tetikleyicisidirler. Allah Zümer Suresi 9. Ayette: ‘’Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’’ Dedi ki insan haddini bilsin.

Sonuç olarak hayatın her alanı ve nimeti konusunda dikkatli, tedbirli, düşünceli, ölçülü, düşünceli olmalıyız ki her türlü olumsuz bitebilecek etkilerden uzak olabiliriz. Neticede bir hayatı ve her aşamasını bir kere yaşıyoruz. Her şeyin hesabını da vereceğimizi unutmayalım.

Değerli okurlarım, dengeli, huzurlu, mutlu ve sağlıklı bir hayatı yaşayalım ki uykularımız kaçmasın.