Yıl 2002.
Antalyaspor’un Beşiktaş maçı için İstanbul’a gitmiş, tüm kafile olarak Maçka Otel’de kalıyoruz.
Maçtan bir gün evvel akşam saatlerinde cep telefonum çaldı.
Karşıdaki ses, “Ben kalça kemiğimi kırdım sana acilen ihtiyacım var” diyordu.
Arayan büyük kayınbiraderim Önder Sürücü..
“Öncelikle büyük geçmiş olsun. Ama ben İstanbul’dayım” dememle.
“Bu tatil gününde ben kime gidebileceğimi bilmiyorum. O nedenle sana ihtiyacım olduğunu söyledim” demesiyle, “Bana 5 dakika müsaade eder misin hemen sana geri döneceğim.”
Antalyaspor A.Ş ve Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kumbul da bizimle birlikte kafiledeydi ve Ortopedi doktoru olmasından dolayı konuyu kendisine aktarıp, yardımını istedim.
Anında telefona sarıldı.
Nereleri arıyor, kimlerle görüşüyor bilemiyordum. Antalya’yı arayıp, “Biraz bekle. Bekir bey gerekli girişimlerde bulunuyor” dediğimde karşıdakinden gelen mutluluk halini tahmin etmek güç değildi.
“Hemen SSK Acil servise gitsin. Doktor Ercüment Arslan bey bekliyor. Ben kendisiyle görüşmeleri yaptım ve hastamız için gereğini yerine getirecek” dedi.
Kayınço o gün hemen ameliyata alınmış, üç-dört gün hastanede yattıktan sonra ciddi bir operasyon geçirdiğinden asansörlü bir eve asla sarsılmadan ve titiz şekilde götürülmesi gerektiğinden benim Lara’daki eve götürdük.
İşin istirahat kısmına geçildiğinde bir gün akşamüzeri cep telefonumdan arandım. Arayan kişi Bekir Kumbul’un Protokol Müdürü Coşkun Öngel’di.
“Başkan hastanın nerede olduğunu soruyor. Bizzat kendisi görmek istiyor” diyordu. Hastanın evimde olduğunu, gelip görmek istiyorsa görebileceğini söylediğimde belki garip gelebilir ama 20 dakika sonra Kumbul evimin önündeydi.
Yaklaşık 1 saat boyunca, kalçasından ayağını kıran ve Kumbul’un telefon ile dakikası dakikasına takip ettiği hastayı muayene edip, dikkat etmesi gerektiği hususları tek tek anlatıp, bir çay içimlik oturduktan sonra ayrılmasının ardından oradaki hepimiz bir birimize baka kaldık.
Her kes doktor olabilir.
Hatta Belediye Başkanı da.
Bunu niye anlattım?
Bekir abim dün gazeteye ziyaretime geldi.
2004 yerel seçimleri öncesi CHP aday belirlemeleri sırasında Bekir Kumbul’a büyük haksızlık yapmış, tekrar aday göstermemişti.
Belki partisine değil ama, şahıslara küstü Bekir başkan..
Uzun süre siyaset dünyasından elini ayağını çekti.
Son zamanlarda ismi sıkça konuşulmaya başlandı. Ve dün kendisine ilk sorum, “CHP’den Büyükşehir’e aday adayı mısınız?.”
Sorarken de içimde belki abartı gelebilir ama, büyük mutluluk duyarak kelimeleri sıralayıverdim.
”Bu gezilerimin sonucu adaylığım konusunu ortaya koymuyor mu” dedi ve ekledi:
“Her yeri dolaşıyorum. Nabızlar yokluyorum. Antalya kenti çok büyüdü. Eskiden şehre hizmet ediliyordu, bundan sonra tüm il sınırları içerisine edilecek. Kendimde o enerjiyi görüyor, görev verilmesi halinde kimsenin Bekir Kumbul isminde tereddüt edeceğini sanmıyorum.”
“Bekir abim ziyarete geldi” dedim ya.,
Samimiyetten..
O, Antalyaspor dönemlerinde de, Milletvekili olduğunda da, Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda bile oturduğunda, hep bizim Bekir ağabeyimiz olarak kaldı.
Asla ağlamadı.
Kesinlikle enkaz edebiyatlarında bulunmadı.
Milleti kandırmadı.
Yalanına kimse rastlamadı.
Herkesle barışık yaşadı.
Misal mı?
2003 yılında Lara sahil bandı için Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile günler-haftalar-aylar süren dirsek temasında bulundu ve Milli Emlak Müdürlüğü’nden o sahili Büyükşehir Belediyesi’ne tahsisini yaptırdı.
Bunu gerçekleştirdiğinden dolayı Kumbul eriyip gitmediğinden de, hala dimdik ayakta ve sevenlerini ziyaret edip, “Ben dönüyorum arkadaş” diyebiliyor.
Akseki’den, Elmalı’ya. Gazipaşa’dan Kalkan’a, Sütleğen’den Ormana’ya. Korkuteli’nden Gazipaşa’ya, 7’den 77’ye tüm Torosların en ücra köşesinde dahi yaşayanın adam gibi adam olarak bilip tanıdığı Bekir Kumbul gibilerine ihtiyacı var bu memleketin.
Hoş geldin Bekir ağabey.