Daha önce de birkaç yakınma, şikayet kulağıma gelmiş ancak münferit hadiselerdir diye üzerinde durmamıştım. Dün yakın bir arkadaşım da benzer şekilde dert yanınca yazmak farz oldu…
Efendim konu, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Bölümü sekreterlik bölümünde çalışanların hasta ve hasta yakınlarına davranışları. Ben gitmedim, görmedim ama dediğim gibi bugüne kadar birçok yakınma duydum. İddiaya göre buradaki sekreterler adeta barut fıçısı. Nefroloji’ye yolu düşen hemen herkes karşılaştığı bu ceberrut suratlardan bahsediyor. Hastalar, hasta yakınları adeta bir şey sormaya korkuyor. Hasta hakları veya hasta psikolojisi buradaki görevlilerin umurunda bile değil. Biri hatırlatmaya kalkışsa kıyamet kopuyor. İşin garip yanı, yakınanların iddiasına göre sekreterlikte çalışanlara bölümdeki hocalar dahi ses çıkaramıyor…
Nefroloji nedir? Böbrek fonksiyonlarının, çalışması ve yapısı ile ilgili tüm hastalıkları inceleyen bilim dalı. Yani buraya gelenler, böbrek hastaları. Veya idrar konusunda sıkıntı yaşayanlar. Çoğunlukla yaşlı insanlar. Kiminin yanında refakatçisi var olsa da çoğu tek başına. Ve bu durumdaki hastalar torunu yaşındaki sekreterlik çalışanlarından sürekli azar işitiyor, paylanıyor…
Oysa hasta haklarının en büyük savunucuları başta doktorlar olmak üzere, sağlık çalışanları olmalıdır. Hastaya hizmet veren herkes hasta haklarını korumalı, hasta psikolojisini dikkate almalıdır. Çünkü hasta, hastalığı konusunda bilgisiz ve kendini iyileştirme becerisinden yoksundur. Doktora, sağlık çalışanına, onların ilgisine muhtaçtır. Nitekim hasta haklarının amacı da bunu sağlamaktır. Dolayısıyla hastaya hizmet eden herkes bu amacı taşımalıdır.
Diğer kamu hastanelerinde olduğu gibi, üniversite hastanelerinde de yoğun iş yükü, sağlık çalışanlarının görev ve yetki dağıtımında eşitsizlik, çalışma koşullarında düzensizlik, ortamda huzursuzluk olabilmektedir. Ancak bunların hiçbiri hasta ve hasta yakınlarına ‘kötü’ davranmayı gerektirmez. Bir sağlık kurumuna kabul edilen hastanın, tıbbi gerekçeler dışında, ayrım görmeden tıbbi hizmet alma hakkı vardır. Ve bu hizmeti ‘insani’ tavırlarla alma hakkı vardır. Sağlık çalışanı (hangi kademede görev yapıyorsa yapsın) hastalara karşı sevgi, saygı ve merhamet duyguları üçgeninde yaklaşmalıdır. Hastasını olduğu gibi kabul etmeli, uygun olmayan davranışlarını ve bu davranışlarının hastane ortamına neden uygun olmadığının sebeplerini kırıcı olmayan bir dille açıklayarak onu ikna etmelidir. Hastaya baskı ve zorlamalardan kaçınmalıdır. Onu üzecek, rencide edecek, yanlış bir tavır takındığında, özür dilemekten kaçınmamalı, bir bireye karşı duyulması gereken saygının gereği neyse göstermelidir. Hastaya her türlü yardımı sağlamalı, onu dinleyip anlamaya çalışmalı, her şeyden önce empati kurmalıdır.
Sağlık personelinin yapmış olduğu işten doyum sağlaması ve başarıyı yakalaması, onun hastalarıyla ve çalışma arkadaşlarıyla olumlu bir iletişim kurmasına bağlıdır. İletişim algıya dayalıdır. Haliyle hastane ortamında, sağlık personeli ile hasta ve hasta yakınları arasında yaşanan problemlerin birçoğu kişilerin birbirlerini yanlış algılamasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla sorunun çözümü doğru ve etkili iletişimi kurabilmektedir.
Sonuç olarak Akdeniz Üniversitesi Hastanesi, Türkiye’nin en önemli sağlık kuruluşlarından biridir. Özellikle organ naklindeki başarısıyla gururlandıran hastanenin imajı, Nefroloji’yi Nef(ret)oloji’ye çeviren birkaç kendini bilmez yüzünden zedelenmemelidir…