Geçtiğimiz Cuma günü Sivil Düşünce Derneği (SDD) ve Türk İnternet Medya Birliği’nin (TİMBİR) hazırladığı güzel bir konferansa katıldık. “Değişen Uluslararası Sistemde Türk Devletleri Teşkilatı’nın Yeri ve Önemi” konulu konferansın konuşmacısı Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Ömer Kocaman’dı. Konferansın hazırlanmasını sağlayan SDD Başkanı Hidayet Gültekin ve TİMBİR Antalya Temsilcisi Selami Şahin’e çok teşekkür ederim.

Gayet bilgilendirici ve soru-cevap şeklinde ilerleyen konferansta önemli konulara değinildi. Dr. Kocaman’ın Türk dünyasının yalnızca potansiyel değil, artık eylem ve proje üreten bir güç olduğunu vurgulaması, geleceğe dair önemli ipuçları veriyordu. Konferansta konuşulan bazı konuları kısaca aktarmak isterim.

Ömer Kocaman, Türk Devletleri Teşkilatı’nın bugün 4,5 milyon kilometrekarelik bir coğrafyayı temsil ettiğini ve yaklaşık 180 milyonu aşan genç ve dinamik bir nüfusu temsil ettiğini vurguladı. Teşkilat içerisinde Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan bulunuyor. Gözlemci ülkeler de var.

Kocaman’ın verdiği bilgiler arasında 2 trilyon doları aşan ekonomik büyüklük de var. Ulaştırma, enerji, ticaret ve dijital projelerin büyük bölümü Türk devletleri coğrafyasından geçmek zorunda. Kocaman bununla ilgili olarak, “Doğudan batıya, kuzeyden güneye uzanan tüm büyük projeler Türk dünyası üzerinden geçmektedir. Orta Koridor bu anlamda stratejik bir hattan ibaret değildir, küresel ticaretin ana damarlarından biridir.” dedi.

Türk dünyasının yeraltı zenginlikleriyle küresel ölçekte kritik bir konumda bulunduğunu belirten Kocaman, “Türk devletleri coğrafyasında 20 trilyon metreküp doğal gaz, 40 milyar varil petrol, 42 milyar ton kömür, dünya uranyum rezervlerinin yaklaşık yüzde 40’ı bulunuyor.” diye konuştu.

Kocaman’ın konuşmaları arasında ortak alfabe de vardı. 34 harften oluşan ortak bir alfabenin kabul edildiği, dijital dünyaya uygun şekilde Yunus Emre, Hoca Ahmet Yesevi, Gaspıralı gibi büyük şahsiyetleri öğretmemiz gerektiği dile getirildi. Okullarda ortak tarih ile ilgili derslere başlandığını da belirtti. Dr. Ömer Kocaman’ın da ısrarla üzerinde durduğu gibi konu çok hassas. Bütün Türk devletlerinin ortak çalışmalarıyla planlamalar yapılmaya çalışılıyor.

Konuşma konuları arasında Türk dünyasındaki eğitim ve tabi ki üniversiteler de vardı. Bu konuda da önemli açıklamalar yaptı. Ben de bazı Türk cumhuriyetlerini görme şansı olan birisi olarak soru cevap kısmında söz aldım.

Öğrenci ve öğretim elamanı değişimlerinin önemli olduğunu, Erasmus kapsamının genel olarak batı ülkelerine yöneldiğini, Mevlana Değişim Programı’nın da projeye bağlandıktan sonra işlerliğini kaybettiğini ifade ettim. Ve Mevlana ve Orhun süreçleriyle ilgili olarak neler planlandığını sordum.

Dr. Kocaman, Orhun sürecinin önümüzdeki yıllarda daha aktif olarak hayata geçeceğini ve Orhun sürecinin ekonomik yükünün Azerbaycan tarafından yükleneceğini söyledi. İlham Aliyev’in bu süreci gönüllü olarak üstlendiğini belirtti. Ancak Orhun sürecinin tek yön ağırlıklı değil, Türk devletleri arasında karşılıklı değişimler şeklinde olacağını ifade etti. Bence de çok doğru bir karar.

Açıkçası önerilerimden birisi de Türk devletlerindeki üniversitelere kendilerini görevlendirtenlere dikkat edilmesi gerektiğiyle ilgiliydi. Bunların birinci amaçlarının çift maaş olduğunu ancak gittikleri üniversitelerden kafalarını bile çıkartmayanların olduğunu ve daha başka konular hakkında öneriler sundum. Konuya titizlikle yaklaşacaklarını söylediler. Yok öyle bazı amaçlar için gidip Türk dünyasının geleceğine katkı koymamak.

Türk devletlerindeki üniversitelerle ilgili hangi çalışmaların yapılacağını zamanla hep birlikte göreceğiz. Mevcut halde, üniversitelerimizde maalesef ortak bir akıl üretmek yerine sadece ABD ve Avrupa’nın önceliklendiği bir sistemimiz var. Özellikle ABD’de eğitim alıp gelenler ya da oralara bir şekilde gidenlerin rüyası ABD’yi buraya getirmek. Bu konuda çok fazla sorun var.

Ortak terminoloji içerisinde Orta Asya ya da başka bir kavram yerine artık “Türkistan”ın kullanılması tercih ediliyor. Gelecekte Ziya Gökalp’in de dediği gibi “Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan, vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” dediğimiz günleri de inşallah göreceğiz.