Merhaba sevgili okurlarım.

Bundan sonra her hafta Perşembe günleri sosyal güvenliğe dair yazılarımla inşallah sizlerle olacağım. Sosyal güvenlikle ilgili çok az bilinenler, bilinmeyenler ve sizlerden gelen her türlü soruları bu köşede sizler için değerlendirip cevaplayacağım. Burada işçi kardeşlerimizin, işverenlerin, emeklilerin ve 7’den 70’e herkesin sosyal güvenliğe ilişkin hak ve hukuku ile ilgili meseleleri, yeni çıkan sosyal güvenlikle ilgili torba yasaları sizlere anlatacağım.

Bu yazımızda ise önceliğimiz, bizlere bu hizmeti sağlayan, sosyal güvenlik kurumu ve yapısal olarak işleyişe bakıp genel manada bu kurumu değerlendirelim.

Sosyal güvenlik hakkı her vatandaş için anayasal bir haktır. T.C. Anayasasının 60. maddesinde, “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” denilerek sosyal güvenliğin bir hak olduğu, sosyal sigorta sistemini kurma ve işletme görev ve yetkisinin ise devlete ait olduğuna da açıkça vurgu yapmaktadır.

Bu manada, devlet bu görevini sosyal güvenlik kurumu vasıtasıyla yerine getirmektedir. Sosyal güvenlik kurumu da sürekli kendini yenilemekte, eksiklik ve hak kaybına sebep olan olaylar ve durumlara göre de, iş hukukunda meydana gelen, yaşanan güncel sorunlar ve mahkemelerce verilen kararlar doğrultusunda sürekli kendini revize etmekte,  yeni yasalar ve yönetmelikler ile eksiklikler giderilmeye çalışılmaktadır.

5502 ve 5510 sayılı yasa ile sosyal güvenlik reformu sosyal güvenliğin hem kurumsal örgütlenmesinde, hem de mevzuat sisteminde çok köklü değişiklikler yapılmıştır. Sosyal güvenliği sağlamaya yönelik kurulmuş olan ve üç ayrı kurum şeklinde örgütlenmiş olan SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı, Sosyal Güvenlik Kurumu adı altında birleştirilmiştir.

Burada herkesin yanlış anladığı, süslenmiş püslenmiş bir kafa karışıklığı olan durum ise sosyal güvenlik kurumunun bir çatı altında birleştirilmesi olayıdır. Yapılan iş, sadece Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı binalarının ve memurların,  tek bir yere toplanması ve tek bir noktadan hizmet verilmesi olayıdır. Yine Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı aynı bina içerisinde, kısımlara ayrılmak şartıyla, halen kendilerine has kanunlarla hizmet vermektedir.

Gerçektende 2000’li yıllardan sonra ise kurum ciddi anlamda kendini yenilemiş, gerek bilgisayar otomasyon sistemine geçilmesi, gerek hastanelerin Sağlık Bakanlığına devri, gerek kurum binalarının yenilenmesi, 3 kurumun tek çatı altında SGK olarak birleştirilmesi ile çalışma hayatının şartlarını düzenleyen 4857 sayılı iş kanununun yürürlüğe girmesi ve son olarak 5510 sayılı yasanın çıkarılması ile sosyal güvenlik kurumu ve çalışma hayatı, kısaca  reforme edilmiştir.

Fakat sosyal güvenlik kurumu reforme edilmesine karşılık,  kurum iş yükünün çok fazla olması,  çalışan memur sayısının yeterli olmayışı, aktüerya dengelerinin halen sağlanamaması, kurumun gelir gider dengesizliği, strateji geliştirmenin eksikliği, donatımsal ve yönetsel sorunlar, siyasi amaçlı çıkarılan sigorta prim afları nedeniyle, kurum alacakların zamanında tahsil edilememesi, kayıt dışılığın önüne geçilememesi, emekli başına düşen çalışan kişi sayısı azlığı en temel sıkıntılardır.

Bunun yanında kurum ve çalışanlarına yeterince değer verilmemesi, iş yükü karşısında personelin yetersiz kalması, 666 sayılı yasa ile memurların elinden alınan ikramiyeler, ek ödemeler, fazla mesai çalışmaları, aynı ünvana sahip yan yana çalışan iki memur arasındaki maaş farkı, eşit işe eşit ücret dengesizliği ve iki asgari ücret bile etmeyen bu kurumun memur maaşları ile verilen hizmet konusunda, SGK halen hak ettiği yerde değildir. Bir vücut ki tek başına, içinde bir ruh olmadıkça, bir anlam ifade etmeyeceği gibi. Kurumun memurları ile ilgili bir an önce yeni özlükler haklar konusunda düzenlemenin yapılması ve kayıplarının giderilmesi gerekmektedir.

Bugün halen sosyal güvenlik sistemi, sürekli revize edilmeye çalışılmakta günün ihtiyaçlarına cevap vermek amaçlı, yama sayılacak kanunlarla sürdürülebilirliğini devam ettirmektedir.

Toplumda SGK bilincinin oluşturulması ve kurumun hak ettiği değeri bulması ancak kurumun misyon ve vizyonunun yenilenmesi ile gerçekleştirilebilir. Sıradan kamu spotları, siyasi ve AB kriterleri, işsizliğin bastırılması için rakamların tutturulması ile kayıt dışı çalışmaların ve işsizliğin önüne geçilmesi amaçlı sağlanan teşvikler ise geçici çözümler olup hiçbir zaman kalıcı ve tam bir çözüm olamayacaktır.

 

Sevdiğim sözler

Kıyıya vurmadıkları sürece balıklar suyun farkında değildir.

Kamil Çankaya-Sosyal güvenlik uzmanı

(Sorularınız için mail adresimiz: [email protected])