Her yıl yaklaşık 1.3 milyon öğrencinin girdiği, liselere girişte kullanılan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talebi üzerine kaldırıldı. Aylar, yıllar öncesinden yarış atı gibi bu sınava hazırlanan öğrenciler, en az onlar kadar hatta daha fazla gerilen ailelerin önemli bir bölümü derin bir oh çekse de, bu durumu içine sindiremeyenler de var. TEOG’un kaldırıldığının açıklanmasıyla birlikte eğitim camiası da ikiye bölündü. Kimileri (önemli bir bölümü) kararı olumlu bulduğunu belirtirken, bir kısım eğitimci ise TEOG’un kaldırılmasının eğitimde fırsat eşitliğini (!) bozacağını savundu.

İşte ben en çok bu cümleye takıldım. Eğitimde fırsat eşitliği…

Bunu savunanlar Türkiye’de gerçekten eğitimde bir fırsat eşitliği olduğuna inanıyorlar mı doğrusu ben buna inanamıyorum…

Hangi fırsat eşitliğinden bahsediyorlar acaba?

Anadolu’nun herhangi bir kentinde okuyan çocukla metropollerdeki akranlarının aynı eğitimi aldığını kim iddia edebilir?

Özel okullarda okuyan, özel dersler alan bir çocukla, yarı aç yarı tok, başı kabak ayağı çıplak eğitim gören çocuklardan aynı başarıyı beklemek mümkün mü?

Hangi eşitlikten söz ediliyor burada…

Var olmayan bir eşitliğin bozulmasından endişe etmek ironi olsa gerek…

TEOG’un kaldırılmasına karşı olan kesimin bir endişesi de, yeni sistemde (ki, henüz netleşmemiş olsa da yeni sistemde öğrencilerin gideceği okullar genel ortalamaya ve öğretmenlerin ortak kanaatlerine göre belirlenecek) öğretmenlerin okullarını ve kendilerini başarılı göstermek adına ‘şişirme’ notlar kullanabileceği…

Takıldığım ve bence irdelenmesi gereken bir diğer ifade de bu.

Cümleyi ters yüz edince ortaya şu çıkıyor; Demek ki bu ülkede öğretmenler öğrenciye gerçekten hak ettiği notu vermiyor. Notlar, karneler ahbap-çavuş ilişkisi içerisinde veya bir takım menfaatler karşılığında veriliyor. Bu yaklaşım tüm öğretmenlere hakarettir ve bence öğretmenlerin bu şekilde ifadeler kullanan meslektaşlarına dava açması lazım.  

Gelişmiş ülkelerde artık eğitim felsefesi, bir üst kademeye hazırlanmak yerine, her kademede öğrenciye beceriler katmak, daha hızlı düşünen, analiz ve sentez yapabilme becerileri olan nesiller yetiştirmek. Olması gereken de budur. Anaokulundan üniversiteye kadar gençler yetenekleri çerçevesinde becerilerle donatılmalı, dijital çağın becerilerini hızlı ve üreterek öğrenmelidir. TEOG’un yerine nasıl bir sistem konulacağı henüz netleşmemiş olsa da, üzerinde durulan, performans belirleme sınavları sistemi. En başarılı yüzde 5’i belirlemek için 5-12’inci sınıflar arasında yapılacak bu sınavlar neticesinde ve öğretmenlerin ‘ortak’ kararıyla belirlenecek yüzde 5, tercih edilen okullara yönlendirilecek. Kalan yüzde 95’lik kısım ise düz lise, imam hatip, meslek teknik liseleri arasında tercihine göre eğitim alacak. Öğrencilerin, akademik, sosyal, sportif ve sanatsal becerileri yakından takip edilecek ve bu başarılar üzerinden okul, öğretmen ve yönetici performans sistemi getirilecek. Bu arada, Türkiye genelindeki tüm okulların standartlarında eş değerlik sağlamak için yeni bir çalışma yürütülecek.

Yeni sistem ana hatlarıyla böyle.,,

Dikkatli bir uygulamayla TEOG’dan çok daha iyi bir sistem olduğu aşikar. Tabi her sistem istismara açık. Yani bu yönde endişesi olanlara sormak lazım, TEOG varken istismar yok muydu?

İlla ki olmuştur. Dolayısıyla sistemden ziyade insana bakmak lazım. Ahlaklı, vicdan sahibi, dürüst bir eğitimci hangi sistem olursa olsun hakkaniyetli davranacaktır…