Kemal Kılıçdaroğlu’nu anlıyorum; koltuğunu bıraksa, hem siyasi kariyeri hem de itibarı sıfıra inecek. Kimse dönüp yüzüne bakmayacak. Nihayetinde bir Deniz Baykal değil sayın Kılıçdaroğlu.
Bilmem kaçıncı seçim hezimetini yaşıyor Kılıçdaroğlu. Ama hiç üzerine alınmıyor. Ne hikmetse her yenilgi sonrası zafer sarhoşu oluyor. Yüzünde güller açıyor.
Yani insanın kafası karışıyor; bu adam Ak Parti’nin birinci olmasına mı seviniyor yoksa CHP’nin ikinci olmasına mı? Anlayan varsa beri gelsin..
Hadi neyse; sevindin sevindin.. de; yüzde 30’un altında oy alınca istifa etme sözünü nereye koyacaksın! Yüzde 26 mı demiştin? Peki, ona da razıyız sen yüzde 26 değil, yüzde 24,8 aldın akıllım! “Niye istifa etmiyorsun?” Diye soranlara, cevap yerine pişmiş kelle portresi sunuyorsun!
Gel, biz seni kelle-paçaya götürelim de şu işin hikmetini bir anlatıver bize. Nedir bu verilen sözlerin tutulmaması? Nedir bu aymazlık?
Kendi hesabını bir kenara bırakıp, üstüne bir de hükümet kurmaya çalışıyorsun. Hangi yetkiyle? Cumhurbaşkanı sana hükümet kurma yetkisi vermeden, sen nasıl diğer partilere koalisyon çağrısı yaparsın? Hem de Ak Parti’yi yok sayarak. Yok artık!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, rüşvet olarak başbakanlığı teklif ediyorsun. Emeklilere de iki maaş rüşvet vaad etmiştin! Alıştın bakıyorum bu siyasi rüşvetlere. Ama yemezler Kemal bey, şerefli emeklilerimiz de sayın Bahçeli de tevessül etmedi bu rüşvet tekliflerine.
Ama senin Maşallahın var yılmadın, son bir kez daha koalisyon teklifi yaptın. Yine Ak Parti’yi ve dahi milletin iradesini yok sayarak.
Artık acıyorum sana Kemal bey. Düne kadar senin CHP’nin başında olman oldukça hoşuma gidiyordu. İtiraf edeyim, senden başkası partisine bu kadar zarar veremezdi, vermez de! Bu da benim işime geliyordu. CHP’nin erimesi, habire oy ve itibar kaybetmesi, beni ancak mutlu ederdi.
Lakin sen de eriyorsun be Kılıçdaroğlu! Partinle birlikte sen de itibar ve irtifa kaybediyorsun.
Binmişsin CHP uçağına boş bir hedefe doğru dalışa geçmişsin, Kamikaze misali!
Kamikaze Kemal!