Özel günlerdir bayramlar. Bizi biz yapan, millet olma değerlerimizin başında gelir. Daha çok bayramlarda hatırlarız eşi, dostu, akrabayı, arkadaşı…

Birlik ve beraberlik tavan yapar, bir başka kenetleniriz bayramlarda. İçimize doğan sevgi güneşi bir başka ısıtır bizi. Hüznümüzü, acımızı ve yalnızlığımızı bu müstesna günlerde azaltır, mutluluklarımızı ise paylaşarak çoğaltırız. Bayram gelince aradaki mesafeler ortadan kalkar, yüzlerde tebessümler yeşerir, gönüllerimize nur, hanelerimize huzur dolar…

Hele Kurban Bayramı ayrı bir güzeldir. Çünkü bu bir teslimiyetin, yaratana teslim olmanın sembolüdür.  Çünkü yoksulların kazanında da et pişer bu bayramda. Et kokusu yayılır yetim sofralarına. Yüzleri güler soluk benizlilerin. Bolluk ve bereketin esintisi, ruhlardaki yangınları söndürür. Zenginler, senede bir kez olsa da, hatırlar düşkünleri... Paylaşmanın ve bölüşmenin doyumsuz hazzını doyasıya yaşarlar…

 

***

Keşke yukarıdaki satırlar bugünümüzü yansıtsaydı…

Keşke uğurladığımız Kurban Bayramı’nı yukarıdaki satırlarda ifade etmeye çalıştığım hissiyat içerisinde geçirmiş olsaydık…

Maalesef öyle olmadı…

Ne yazık ki bu çağ birçok şeyi olduğu gibi bayramlarımızı da yozlaştırdı.

Maalesef son yıllarda moda haline getirildiği gibi bir bayram değil de ‘avanta bir tatil’ mantığıyla geçirildi birçok kesim tarafından… “Bayramda uzun tatil olsa da bir yerlere kaçsak” anlayışı bu bayramı da öksüz bıraktı. Bayram tatilinin 10 güne çıkarılmasıyla birlikte valizini kapan soluğu bir tatil beldesinde aldı. Kimileri de yine aynı mantıkla yaylalara, köylere gitti.  Apartmanların yüzde 80’i bomboş kaldı bayramda. Apartman kapıları kale kapıları gibiydi, hiç ama hiç açılmadı. Çocuklar dahi çalmadı kapıları şeker için. Bayram ziyaretleri yaşanmadı. Bunun yerini kuru, soğuk, hissiz ve sadece bir rutini yerine getirmekten ibaret olan toplu mesajlar aldı…

Kurban kesenler ‘acaba hangi komşum kurban kesmedi?’ diye araştırmadı. Kurbanın küçük bir kısmını hemen yakınında birkaç kişiye göstermelik dağıtıp mangalı yaktı.

Kalanını dondurucuya istifleyerek…

Yaylasında, köyünde kesenler orada dağıttı, şehirdeki komşularını düşünmeden…

Kimileri ise kurban kesmek yerine parasını vakıflara, derneklere, cemaatlere bağışladı. Senede bir günü, bugünü bekleyen yoksulları akıllarına bile getirmediler, kurbanın, Kurban Bayramı’nın anlamını idrak edememiş zümreler…

Farkında olmadan bütün değerlerimiz aşınıyor. Geleneklerimiz bir bir yok oluyor bayramı bayram gibi değil tatil gibi yaşadığımız için…

Unutmayın ki; gün gelir bir gün siz de, “Bayram gelmiş neyime, anam anam garibem. Kan damlar yüreğime anam anam garibem” türküsünü tek başına söylemek durumunda kalırsınız…

Ne diyelim; Kurban Bayramınız (tatiliniz) mübarek olsun…