Daha önce saydığımız siyaset ile iç içe girmiş askeri yapıların, tümünü toplasanız yine de bu adamların eline su dökemezler.
Asker-siyaset sarmalında son sayfa.
Şimdi bir tahminimi açıklayayım: dünyada hiçbir, tekrar ediyorum HİÇBİR yönetim yoktur ki SS’ler denen bir topluluğa komuta etmeyi özlemesin. Bazı beceriksiz, çapsız, zır deli ve kör cahillerin benzer deneyi yaşamak için malum yerlerini yırttıkları da bilinen ve tanık olduğumuz bir gerçektir.
Almanya Büyük Savaşı kaybettikten sonra (1914-18) ülke kaos içine sürüklenmişti. Almanlar için bu durum kabuslarında bile yaşanacak şey değildi. Onlar disiplinli ve fakat akıllı bir toplum idiler. Çok çalışırlar dünyanın en sağlam sanayi ürünlerini üretirlerdi amma velakin karşılığında suları aksın, elektrikleri kesilmesin caddeleri temiz olsun ve devlet adını verdikleri yapıya ve onun kurumlarına itimatları sarsılmasın isterlerdi. Oysa savaş sonrası bildikleri tüm kurumlar ve kurallar alt üst olmuştu.
E hiçbir devlet yetkilisi de kalkıp ‘e ne yapalım, ortaklarımız yenildiği için biz de yenilmiş sayıldık!’ diyecek kadar mankafa değildi.
Alman halkının birinci önceliği ülkelerine güven müessesinin tekrar yerine getirilmesiydi.
Ve bunu onlara yalnız bir kişi vaat ediyordu.
Adolf Hitler.
Ama onun da başka problemleri vardı bir kere kendi siyasi hareketi bir güruh sokak iti doluydu. Zamanında bu sokak itleri çok yararlı olmuştu rakiplerinin gözünü korkutmuşlar, miting alanlarında hep bir ağızdan höykürerek sloganlar atmışlar ve işe yaramışlardı. Şimdi vadeleri dolmuştu, onlar para-militer bir yapıydı. Oysa Adolf militer bir yapının Nazi olmasını arzu ediyordu.
SA denen bu grup sokaklardaki it dalaşında faydalı olabilirlerdi ama dışarda bir halta yaramazlardı.
Beri yanda Prusya ekolünden gelen ordunun üst rütbelileri de ordunun siyasallaşmasını istemiyorlardı. Tamam Almanya savaş kayıplarını gerekirse silah soruyla geri kazanmalıydı ama bu iş, askerliğin özgül ağırlığı feda edilmeden yapılmalıydı.
O zaman da o, kendi ordusunu kuracaktı. Düzenli ordu siyasi idarenin direktiflerine şimdilik uysun yeterdi. Nazi ideolojisi ile donatılmış Nazi askerleri hazır olana kadar cepheyi tutmaları kafiydi.3-5 bin ile başlayan sayılar giderek artıyordu SS’ler torba dolsun mantığı ile kadroya dahil edilmiyordu.
En üst düzeyde fiziksel performansa sahip olmaları bekleniyor, Nazi fikriyatına sahip ve saygılı olmaları isteniyor, itaat ve sadakat önceleniyordu. O güne kadar toplumun belkemiği olan kutsal Hıristiyan gelenekler bile ret ediliyor, pagan tanrıların hikayeleri ezberleniyordu.
Neticede 2. Büyük Savaş boyunca sayıları 800-900 bin civarındaydı. Savaşın sonunda siyasi sicilleri çok bozuktu. Binlerce savaş suçu, en kanlı cinayetlerin kanı ellerindeydi. Yüzlercesi yargılanacak ve mahkum edilecekti. Binlercesi ise kaçmıştı.
Almanya müttefiklerin askeri işgali altındaydı ama toplumsal hayatın devam etmesi gerekiyordu, birilerinin sokakları temiz ve asayiş içinde tutması, birilerinin vergileri tahsil etmesi, birilerinin de bu toplanan paraları toplumsal yarar adına harcaması gerekiyordu.
Kaldı ki dünyanın politik dengeleri değişmişti, şimdi baş düşman Sovyetler Birliği idi. Bu yeni düzende Nazi ideolojisi ile donatılmış bu arkadaşların tekrar ön hatlara alınması gerekiyordu (Bizim Kırımlı tarihçi gibi)
Konu hala tartışılır.
Bir anekdot ile bitirelim.
Savaşın son günlerinde Hitler bazı SS birliklerinin direnişini beğenmemiş, ve onların komutanlarını ve askerlerini korkaklıkla suçlamış. SS’ler de savaş boyunca, 6 uzun yıl, muharebe meydanlarında kazandıkları madalyaları bir LAZIMLIĞA doldurup Adolf’a geri göndermişler.
Anladikos???