Turizm kenti Antalya’nın yıllardır en büyük sorunlarının başında gelen şehir içi toplu ulaşım, Menderes Türel döneminde yapılan düzenlemelerde raya girmiş, kangren sorunlar önemli ölçüde giderilmişti. Ufak tefek sıkıntılar olmuyor değildi ancak artık rahatsız edici olmaktan çıkmıştı denebilir. Örneğin, otobüs duraklarında yolcu kapma gerginlikleri, sürücülerle vatandaş arasında yoğunlukla yaşanan tartışmalar, kavgalar filan sona ermişti. Kanunların tanıdığı hakla ulaşımdan ücretsiz yararlananlarla sürücüler arasında bitmek bilmeyen didişme ortadan kalkmıştı.
Ne var ki, Büyükşehir Belediyesi yönetiminin el değiştirmesi sonrasında mazide bıraktığımız bu sorunlar yine hortladı. Bilhassa ücretsiz kartlar konusunda şoförlerin ayranı yeniden kabarmaya başladı. Eskiden olduğu gibi didişme henüz yok belki ama ters ters bakmalar, asabi tavırlar, yakında kopacak fırtınanın habercisi gibi…
Bunun olmasında mevcut Büyükşehir yönetiminin ulaşım sektörüne destek ödemelerini yapmaması hiç şüphe yok ki en önemli etken. Malum, ücretsiz binişlerden dolayı zarar ettiklerini öne süren ulaşım sektörüne yasal düzenlemeyle ‘destek primi’ verilmesi kararlaştırılmıştı ve Türel döneminde bu her ay tıkır tıkır ödeniyordu.
Şimdi ödenmiyor veya ödenemiyor…
Kulağımıza gelenlere göre, belediye yönetimi ödenen bu paranın ‘yasal’ olmadığını düşünüyor ve mevcut yönetmeliğin değiştirilmesi için çabalıyor. Bunu duyan esnaf da haliyle her geçen gün biraz daha geriliyor. Geçtiğimiz temmuz ayında ulaşım esnafı seçim sonrası söz konusu paralarını alamadıkları gerekçesiyle eylem yapmaya kalkışmış ancak oda yönetimi buna engel olmuştu. Oda yöneticileri ile bir grup üye Büyükşehir yönetimiyle görüşmüş ve ödemelerin yapılacağı yönünde söz almıştı. Ödendi mi ödenmedi mi bilmiyorum ama konuştuğum birkaç otobüsçü ödenmediğini söylüyor. Araç sahipleri ciddi derecede zarar gördüklerinden, mazot alamadıklarından hatta birçok araç sahibinin hacizlerle boğuştuğundan dert yanıyor.
Yani demem o ki, ortada ciddi sorunlar var.
Ve bu sorunlar aynen ulaşım hizmetine yansıyor…
Ulaşım sorunlarını daha önce defalarca köşe konusu yapmış biri olarak hep şu noktaya dikkat çektim; Ulaşım bir kamu hizmetidir. Hizmeti veren özel sektör olsa da, verilen hizmet resmidir. Dolayısıyla burada araç sahiplerinin değil ama belediye yönetiminin kar-zarar hesabı yapması kabul edilemez. Ortada bir zarar söz konusuysa kamuya bu hizmeti sağlıklı bir şekilde sunma sorumluluğu olan belediye bu zararı sübvanse etmek durumundadır.
İdarenin, “Belediye bu işten zarar ediyor” deme keyfiyeti yoktur. Çünkü size oy verip o makama getirenlerin beklentisi, sağlıklı, çağdaş bir ulaşım hizmetidir. Hangi şartlarda ve hangi şekilde olursa olsun sizin göreviniz bunu sağlamaktır. Bulunduğunuz makamlar ağlama duvarı değil, çözüm yerleridir. Çözemezseniz veya çözemiyorsanız sizi o koltuğa oturtan seçmen günü geldiğinde geri indirir…