Oldum olası anlamam, bir anlam veremem şu havai fişek merakına…
Düğün, dernek, sünnet, açılış vs. gibi bir çok etkinlikte karşımıza çıkar. Gökyüzüne salınan o mini roketler en tepeye çıktığında patlar, açılan motifler, ortaya çıkan görsel şölen hayranlıkla izlenir. Ne yalan söyleyeyim, zaman zaman (belki o anki ruh halimizle alakalı) o görsel şölenin hoşumuza gittiği de olur. Tabi kararında olduğu zaman…
Ne yazık ki bizim ülkemizde hiçbir şey hiçbir zaman ‘kararında’ yapılmaz.
Her şeyin öyle ya da böyle suyunu çıkarmakta üzerimize yoktur…
Havai fişek meselesinde de durum böyle.
 
Bu durumu, yine bu köşeden kamuoyuyla paylaşmış, ilgili/yetkili makamlara yaşadığımız işkenceyi aktarmış ve medet ummuştum. Okurlarımız hatırlayacaktır. Yaklaşık 6 aydır Kızılarık Mahallesi’nde ikamet ediyorum. Bilenler bilir, bu mahalle ünlü bir semtimize, herkesin bildiği adıyla Zeytinköy’e sınır/komşu. Eee olabilir, bunda bir sıkıntı yok. Neticede Zeytinköy de Antalya’nın bir mahallesi, burada yaşayanlar da hepimiz gibi bu ülkenin birer vatandaşı ve bu şehrin sakini. Ancak sıkıntı bu güzide (!) semtimizin sakinlerinin hiç de sakin kalmamaları. Örneğin hemen her gün bu semtimizde tamamı havai fişekli, canlı müzikli bir düğün yapılıyor olması. Birçok şehirde yaşadım, çok yer gezdim, gördüm ama hemen her gecesinde bir düğün olan böyle bir semti ne gördüm, ne duydum. Üstelik bu düğünler akşam saatlerinde başlıyor ve gece yarısından sonraki saatlere kadar devam ediyor. Bir yanda bütün semti ayağa kaldıran canlı müzik, bir yanda sanki Suriye’de savaş bölgesindeymişiz gibi birbiri ardına patlayan havai fişekler. Yatmak, uyumak ne mümkün.  Bu meret sudan ucuz olsa gerek ki, komşu mahallenin tüm düğünlerinde bolca kullanılıyor. Önceki yazımda, havai fişeğin her yıl Valilikçe sınırlandırıldığını, hatta yasaklandığını ancak bu yıl buna ilişkin bir duyumum olmadığını belirtmiştim. Hala aynı durumdayım. Bir yasak veya sınırlandırma var mı bilmiyorum. Zeytinköy ve Kızılarık sanki kurtarılmış bölge. Yetkili makamlar kulağını üstüne yatmış adeta. Ne havai fişek patlamalarını, ne bölge sakinlerini çığlıklarını duyan yok…
 
Peki insanlık olarak ‘ihtişamımızı’ kanıtlamak için gökyüzüne saldığımız fişeklerin içeriğinde ne var biliyor musunuz ? Ben bilmiyordum, araştırdım. Bakın içeriklerinde neler var…
Öncelikli kurşun ile başlayalım. Pek çok fişeğin alev almasına yardımcı olan bu madde, fişek patladıktan sonra günlerce atmosferde kalıyor, tozları insan ve hayvanlar tarafından solunuyor. Buna ek olarak bitkilerin metabolizmasına giriyor ve oradan da tekrar vücudumuza besin olarak ekleniyor. Bilim insanlarına göre, bebek gelişimi üzerinde ölümcül risk taşıyan bu maddenin vücutta birikmesi aynı zamanda sinir tahribatlarına da yol açıyor.  Bir diğer madde ise Baryum. Yeşil renkli havai fişeklerin çoğuna rengini veren element. Bu element de çok zehirli. Kalp ritmi bozukluklarına ve sinir sistemi dejenerasyonlarına sebep oluyor. İnsan sağlığına olduğu kadar hayvan sağlığına da çok zararlı. Fişeklerde Rubidyum ve Strontyum elementleri de var. Mor ve kırmızının gökyüzündeki kimyasal dansı, biletinin bedelini vücudumuzdaki Kalsiyumla ödediğimiz bir gösteri. Bu iki element, Kalsiyumun bağlanması gereken yerlere bağlanarak, çocukların gelişimini ve yine sinirsel iletimi etkileyebiliyor.
 
Saydığım kimyasallar, havai fişeklerin içerisinde bulunan maddelerden sadece bir kaçı. Düşünsenize kimyasal doldurduğumuz tüpleri yakıp gökyüzüne fırlatıyoruz ve oradan tepemize toksinler, kanserojenler ve radyoaktif bileşikler yağıyor. Bunu her ülkede, her şehirde, her mevsimde ve 2 bin yıldır yapıyoruz. Sonrasında da altına geçip ağzımız açık bir şekilde izliyoruz. Üstelik havai fişeklerin doğaya verdiği zararlar sadece bunlarla da bitmiyor. Hollanda’da 2011 yılında yapılmış bilimsel bir çalışmaya göre, havai fişek atılmaya başlanıldığında kuşlar aniden paniğe kapılarak yuvalarını terk ediyor, bazısı o hengamede ağaçlara, binalara ve taşıtlara çarparak ölürken, bazısı da bir daha dönmemek üzere yuvasından ayrılıyor. Pek çok yavru kuş panikleyen ebeveynleri tarafından yuvada bırakılarak ölüme terk diliyor. Bu durum sadece kuşları değil, havai fişek sesinin ulaştığı çapın içinde kalan bütün doğal hayatı ve şehir hayvanlarını etkiliyor. Havai fişek atıldığı sırada panikleyip evlerin balkonlarından atlayan hayvanlara da rastlanılıyor. Tüm bu olumsuz etkileri göz önüne alındığında, artık çok da masum olmadığı ortaya çıkan havai fişeklerin kullanımı bir çok ülkede sınırlandırılırken biz de niye bir müdahale yok anlamak zor. Umarım ki bu kez, ilgili/yetkili makamlar bu konuya bir el atar. Kızılarık ve yakın çevresinde yaşayanların da bu ülkenin birer vatandaşı, bu kentin birer sakini olduğunu hatırlarlar…