Ahi Evran’ı yetiştirdiği seçkin talebelerinden olan ve türbesi Antalya Kaleiçi Kılıçarslan Mahallesi Mermerli Sokak’ta bulunan Ahî Yusuf’u, Ahî Evran, Antalya’da Ahîliğin teşkilatlanması için vazifelendirmiş ve onu Konya’dan Antalya’ya göndermiştir. Antalya Kaleiçi Mermerli civarında zâviyesini kuran Ahî Yusuf, talebelerine ilim ve irfan aktarırken, diğer taraftan da ustası olduğu kılıç yapımını çırak ve kalfalarına öğretmiştir. Kurduğu Ahî medrese ve zâviyelerine, işçi ve çıraklardan başka, öğretmenler, müderrisler, kadılar, hatipler, vâizler, emirler, bölgenin saygın ve önder kişileri devam etmiş, bu medrese ve zâviyelerden üst düzey yöneticiler, tabibler, vâliler, komutanlar, müderrisler ve kadılar yetişmiştir.

Süleyman Fikri Erten, 1919 yılında basılan Antalya Livası Tarihi’nin 125. sayfasında Ahî Yusuf hakkında şu ifadelere yer vermektedir: ‘Ahî Yusuf’un türbesi kendi ismiyle müsemma mahallesindedir. Türbe birkaç basamak toprak altında olup üstünde ufak ve tek kubbeli bir tekye/tekke mevcuttur. Ahî Yusuf’un kimlerden olduğu ve tarih-i vefatı mâlum değilse de ittisalinde/bitişiğinde kadim bir mescidin bulunması ve mescid ile türbe arasında üzeri Âyetelkürsî yazılı ve nihayetinde ‘Umira hâze’l-câmi’u’mübârekü fî şühûri senete seb’a ve erba’îne ve sittemie’ (Bu mübarek mescid 647 senesinin aylarında yapıldı) ibaresinin delaleti veçhile 647 tarihinin mahkûk/kazınarak işlenmiş bulunması ve bir de türbenin üzerindeki tekye penceresinin korneji Selçuk sisteminde olması Ahî Yusuf hazretlerinin Selçuklulardan olduğu anlaşılıyor.

Zannıma göre Ahî Yusuf hazretleri, o tarihlerde Anadolu’nun her tarafına yayılarak tekyeler inşa etmiş olan Ahîlere mensup bir zattır. Ahîler tarikatı Alevî’nin ve bilhassa Hüseynîlik esası üzerine müessestir. Ahîler, Selçuklular zamanında kemâl-i serbesti ile neşr-i efkâr etmeleri/fikirlerini yaymaları ve her yerde nâmına/isimlerine selâtîn-i Selçukıye/Selçuklu sultanları tarafından câmile, medreseler, türbeler inşa edilmiş olması ilim ve irfannın Selçûkiler nazarında pek muhterem tutulduğuna delalet eder.’

Büyük zâtları, büyüklerin dilinden dinlemek esastır. Mevlânâ Celâleddîn’i Rûmî’nin oğlu Sultan Veled’in telif eylediği Dîvanı’nda mersiye olarak yazdığı 250 nolu şiiri Ahî Yusuf hakkındadır (Uzluk Yayınevi, Ankara 1941). Sultan Veledi, Ahî Yusuf için yazdığı on üç beyitlik Farsça şiirinde, Ahî Yusuf’un üstün ahlâkını, ilim ve irfan açısından zamanının ileri gelenlerinden bir gönül sultanı olduğunu anlatmaktadır. Sultan Veled’in yazdığı mersiye şöyledir:

Ahî Yusuf’u Yakub’un gözüyle gör ey sevgili!
Onu bütün gençler içinden ayır

Bu Ahî Yusuf büyüklerin ziyneti ve tâcıdır

Bu Ahî Yusuf ihtiyarların ve gençlerin sığındığı zâttır


Bu zamanda civanmertlikte tektir
Gönül ve cânın hülâsâsıdır bu Ahî Yusuf


Mertler ormanı içindeki bir mertteki aşktır
Öfkeli bir arslan gibidir bu Ahî Yusuf

Bu Ahî Yusuf fütüvvet bağının içinde

İhsan ve kerem ile serv-i revân gibi salınıp durmaktadır


Ahlâkı güzel bu Ahî Yusuf

Kutlu bir yıldız hükmettiği zaman doğduğu için uludur.

Gerçekten Ahî Sadeddin bir deniz gibi ise de

Bu Ahî Yusuf ummânın tek incisidir

Ahlak ve yaratılış cihetinden hiç kimse onun gibi değildir

Bu Ahî Yusuf gönüllerin iki gözü ve nurudur


Şu âlemde merdân-ı Hakk’ın hizmeti için

Beline kemer bağlamıştır bu Ahî Yusuf


Bu Ahî Yusuf âlemde hayır ve iyilikle

Her lisan ve ağızdan söylenip durmaktadır


Gerçi halkın gözü ondan apaydın ise de

Can gibi cümleden gizlidir bu Ahî Yusuf


Eğer onu Veled’in gözünün nuru ile görecek olursan

Ahî Yusuf’un kevn ve mekânın sırrı olduğunu anlarsın


Ahî Yusuf can gibi oldu, serlerin tâcıdır

Yusuf ve Yakup’tan geç de bana candır de

İlim ve irfanıyla Antalya’nın mânevî şahsiyetlerinden olan Ahî Yusuf hakkında yapılan araştırma ve çalışmalar maalesef çok az olduğundan, kaynaklarda pek az bilgi bulunmaktadır. Tarihte ve günümüzde ziyaretgâh olan türbesine konulacak bir bilgi panosu ile kendisi hakkında bilgi edinmek isteyenler için büyük bir eksikliği giderecektir kanaatindeyiz.