Önce insanın iyisinden bahsedeyim. Çünkü insanın iyisinin nesli tükenmek üzere. Yani iyi olmanın da iyi kalmanın da zor olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz.

İyi olmak, öncelikle merhamet sahibi olmayı gerektirir. İyi olmak demek, dürüst olmak, doğru konuşmak, hakkı üstün tutmak, alın terine ram olmak, her şartta iyilik yapmak, haddini bilmek, saygı göstermeyi bilmek, doğru ve merhametli sevebilmekle mümkündür.

İyi olmak demek, her şartta samimi olmak, toplumsal rollerinde mütevazı, sabırlı, iyi niyetli, yardım sever, alçak gönüllü, kin tutmayan, düşmanlık yapmayan, dünyanın geçiciliğini unutmayan, ilahi adalete güvenen bir insan olarak yapmak demektir.

İyi olmak demek, yaratılana yaratanın hatırına göre muamele etmek demektir.

İyi olmak demek insanı insani iyiliklerinden uzaklaştıran kötülüklerle mesafeli bir hayat yaşamak demektir.

İyi olmak demek, her türlü haramdan ve haramzadeden uzak bir hayat yaşamayı seçmek demektir.

İyi olmak demek her şartta iyiliği rehber edinmek demektir.

İyi olmayı bu kadar cümleyle anlattıktan sonra biraz da kötülükten bahsetmem gerekir doğal olarak.

Kötülük demek, her şartta iyi olan herkesten ve her şeyden uzak olmak demektir. İyi insandan ve iyilikten nefret etmek demektir.

Kötülük demek, habis bir ur gibi sahibinin bedenine isyan etmek demektir.

Kötülük demek, bütün canlıların doğal haklarına tecavüzden zevk almak demektir.

Kötülük demek, sahibine gece uykusunu, tatlı bir tebessümü, samimi bir selamı verememek demektir.

Kötülük demek, sahibine rahat yüzü göstermez ve onu sürekli güvensiz bir psikolojiye mahkûm etmek demektir.

Kötülük demek, bulaştığı insanı hissettirmeden ruhsal bir hastalığa mahkûm etmek demektir. Bu hasta ruhlu insanlar toplumsal bir tehlikeye dönüşmüş olurlar. Etraflarına kötülükleriyle tehdittirler.

Kötülük yalandan beslenir. İftiradan zevk alır. Dedi kodu, onun ısınma hareketleridir. Gıybet, tam da istediği kaos için ona lazımdır.

Kötülüğe bulaşmış insan dünyanın hiçbir güzelliğini görmez, lezzetlerinden zevk almaz, huzurdan nefret eder.

Çünkü o artık nefsine ve şeytana kulluk eden birisine dönüşmüştür. Dini ya da ahlaki hiçbir ilke onun için bir anlam ifade etmez.

Kötülüğe bulaşanların bazıları farkında bile olamazlar. Hayatı öyle zannederler. Çünkü onlar azar azar kötü olmuşlardır. Bu durumu fark etmeleri bazen uzun zaman alır, bazen de fark edemezler. Kötülük artık onların normali olmuştur.

Kötüler için aslında bütün iyiler kötüdür. Hastalık böyle bir şey. Renk körlüğü gibi insan beyninin normal çalışmasını da deforme etmektedir.

İnsan çok yavaş iyi olurken, çok hızla kötü olabilmektedir. İyilik de kötülük de bulaşıcıdır ama kötülük her zaman daha hızlı ve etkili bir bulaşma gücüne sahiptir.

İşte böyle değerli okurlarım. İyilik ve kötülüğün anatomisi bu şekilde gözüküyor. Bize düşenin ne olduğunu bilmemiz ve ona göre tedbir almamız gerek.

Kutsal kitabımız Kuran’ın bu iki konuda bize anlattıkları ilkeler çerçevesinde bir kişilik ve hayatı seçersek iyi olup iyi ölebiliriz. Aksi takdirde kendi şeytanımız olan nefsimiz ve etrafımızdaki şeytanlaşmış nefisler gece gündüz kötülük üretme derdindeler.

Anlaşılmayan bir durum olduğunu görmüyorum. Her şey çok açık çünkü.

İyiliklerde iyilerle buluşmak üzere iyi kalın.