Geçtiğimiz Cuma günü Manisa milletvekili Özgür Özel, CHP Genel Başkanlığına aday olduğunu bir “tutum belgesi” ile açıkladı. 

Sayfalar dolusu açıklamasını pür dikkat dinledim. 

Sadece bir ifadesine katıldım. 

“Seçim yenilgisinin siyasi sorumluluğu üstlenilmedi ve kamuoyuna bu yenilginin geniş bir açıklaması yapılmadı…”  

Kılıçdaroğlu ve parti yönetimine yönelik diğer eleştirileri ve yapmak istedikleri ilgili açıklamaları ise bana pek tatmin edici gelmedi. 

Çünkü söylediklerinin hemen hepsi aylardır sosyal medyada yazılıp çizildi, İstanbul tarafından fonlanan “değişimci medyanın bülbülleri” tarafından dile getirildi. 

 

Bana göre; Özgür Özel, başta İmamoğlu olmak üzere değişimci tüm çevrelerin maddi ve manevi desteklerine rağmen Kurultaydan genel başkan olarak çıkmayacağını çok iyi biliyor. 

Ancak Kurultayı kaybetse de “Muharrem İnce” gibi yapmayacak… 

Genel Başkanlık yatırımlarını sürdürerek “Kılıçdaroğlu sonrasının potansiyel adayı olarak konumunu koruyacak” 

Kurultay sonrasını “gölge genel başkan” gibi sürdürecektir. 

“Kısacası, Özgür Özel ilerde çıkması muhtemel genel başkan adaylarına göre ön almak için aday olduğunu açıklamıştır.” 

 

Ancak şunu da eklemeden geçmeyeyim: 

Özgür Özel’e, Genel Başkanlık için kamuoyunda ve partili tabanda yeterli güven duyulmuyor. 

Yani çok da ciddiye alınmıyor… 

Çünkü muvazaa bir aday olduğu konuşuluyor… 

Keza, CHP’li olarak parti içi dengeleri iyi biliyor olabilir ama gerek toplumsal, gerekse kamusal alandaki dinamikler arasında gerekli dengeleri kurabilecek yeteneklerinin sınırlı olduğu da yaygın bir kanaat… 

*** 

Kılıçdaroğlu’nun seçim stratejisinin hatalarının ve yanlışlarının ulu-orta, bilen-bilmeyen herkes tarafından konuşulması hem kafaları karıştırmakta hem de bu konuda ciddi bilgi kirliliğine neden olmaktadır. 

Seçim yenilgisinin; Kılıçdaroğlu’nun tercihleriyle olmadığını, seçim stratejisinin hazırlayan ekibin bunu yeniden gözden geçirip “saha ile örtüşemeyen” yanlarını belirtip Kurultay’a sunarak partili olan olmayan tüm kamuoyunun önüne konulması sanırım gereksiz birçok tartışmayı da bitirecektir. 

 

Bu konuda süreci çok dikkatli izleyen ve analiz eden biri olarak sadece şu kadarını yazmakla yetineceğim… 

Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü ile başlayıp “sağ seçmenden oy alma” olarak söylenecek seçime yönelik olarak başlatılan süreç, içinde barındırdığı hatalara ve yanlışlara rağmen doğruydu. 

“Sonuçta şu ortaya çıktı ki, bu süreçte sağ seçmenden oy almak için sağ partilere ihtiyaç yokmuş…” 

Sağ seçmene “siyasi olmayan” organizasyonlarla da ulaşılabilinir olduğu bu süreçte yaşanan “Elmalılı Hamdi Yazır Sempozyumu” gibi birçok örnekle doğrulanmıştır.   

Kısacası, Kılıçdaroğlu bu seçimde yenilse de “tarihe not düşürecek” önemli adımlar atmıştır. 

Bunların neler olduğunu ilerleyen günlerde yazacağım…