Bir zamanlar, “Kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz” diye hava atardık ikili sohbetlerimizde. Öyle ya, tarımsal ürünlerde bir sıkıntımız yoktu. Akla gelen her tarımsal ürün topraklarımızda ziyadesiyle yetiştiriliyordu. Hayvancılık desen almış başını yürümüştü. 
Doğduğum kentten, Erzurum’dan bilirim. Çocukluk, gençlik yıllarımda onlarca kombina vardı ve buna rağmen bile üretici hayvanlarını kestirmek için günlerce sıra beklerdi. Tarıma uygun konumuyla birçok avantajı barındırıyordu güzel ülkem. 
Ya şimdi?
2000 yılında 94 milyon dönüm buğday ekim alanına sahip Türkiye’de bu rakam 2014’te 74 milyona geriledi. 2002 yılındaki buğday üretimi 69 milyon nüfusa karşılık 19,5 milyon ton iken 2014 yılında bu üretim nüfus artışına rağmen 19 milyon tonda kaldı.
Buğday ambarımız Konya ovasında buğday kalmadı, Rusya’dan, Lüksemburg’dan buğday ithal eder olduk.  Amerika’dan pamuk ve bezelye, Fransa’dan arpa, İtalya, Vietnam, Tayland ve Mısır’dan pirinç, Ukrayna’dan mısır, Sri-Lanka’dan çay, İtalya’dan bakla, Çin’den sarımsak ve kuru fasulye, Panama’dan muz, Meksika’dan nohut, Kanada’dan mercimek ithal ediyoruz. Resmi verilere göre 126 ülkeden de 133 çeşit meyve ve sebze ithal ediyoruz...
Bırakın bunları, hayvancılık kenti Erzurum’a bile girdi ‘ithal et’…
Köyden kente göç öteden beri vardı ancak şimdilerde buna göç demek çok hafif kalır, resmen akın var akın. Köylerde kalanlar sadece yaşlılar. 300-500 haneli köylerde 30-40 hane var ocağı tüttüren…
Niye? 
Çünkü Türkiye, temel tarımsal ürünlerde bile ithalatçı bir ülke haline geldi…
Toprağa akıttığı terin karşılığını alamayan köylü-çiftçi çareyi kentlere kaçmakta buluyor. Karnını doyurmak, geçinebilmek umuduyla kentlere akın ediyor. Böyle olunca da hem kentlerin sosyal hayatında, hem ülke ekonomisinde büyük kara delikler oluşuyor.
Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı (BAGEV) Başkanı Ali Çandır, geçtiğimiz yılın sonlarında yaptığı bir açıklamada, Antalya'da son bir yılda 2500 çiftçinin faaliyetine son verdiğini açıklamıştı. Türkiye’nin yaş meyve sebze deposu olan Antalya’da çiftçi sayısının giderek azaldığına işaret etmiş ve “Bu geleceğimiz için kaygı verici bir durum. Antalya, çiftçi sayısındaki azalma bakımından Türkiye'de 11. sırada yer almıştır. Üretim maliyetleri artan ve kazancı her geçen gün azalan çiftçi başka alanlara yöneliyor” demişti.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Davut Çetin de önceki gün YÖREX’le ilgili toplantıda, Antalya'da 100 bin kişinin tarımsal üretim işini bıraktığını açıkladı. Antalya’da turizmden sonra en önemli sektör olan tarımda işgücü kaybının ciddi boyutlara ulaştığını ifade eden Çetin, “Bu azalma Edirne'den Hakkari'ye Türkiye'nin 81 ilinin hepsinde söz konusu. Hükümet bunun farkında ve önlem almaya başladı. Çözüm, büyük modern işletmelerde. Bu nedenle geleneksel tarımdan vazgeçmek yerine, onu dönüştürmek en sağlıklı yol” dedi. Çetin’in de belirttiği gibi köyden kente akını tersine çevirmenin, tarımdan kaçışı önlemenin yolu, çiftçinin alın terinin karşılığını almasını sağlamak. Bunun için de geleneksel tarımı profesyonel işletmeler haline getirmek gerekiyor. Yine Çetin’in vurguladığı gibi hükümetin bu yönde çabaları var. Ancak buna ivme kazandırılmalı. Köylü ektiğinin karşılığını almalı ve Türkiye uzun zamandır unuttuğu ‘üretim’ moduna mutlaka geri dönmeli.