Geçmişte ve günümüzde yaşayan Diktatörler var elbette. Geçmişte HİTLER ve MUSSOLİNİ ile LENİN, STALİN ve MAO’yu örnek gösterebiliriz. Bunlar yakın tarihimizde yaşayan ve halkına yaşattıkları belgelerle kayıt altına alınan Diktatörlerdir. Günümüzde halen yaşayan Diktatörler var. Örneklersek, K.Kore Lideri, Suriye Lideri Esed ve Mısır’ın başına darbe ile gelen Sisi’yi söyleyebiliriz.
Bu saydığımız liderlerin ortak bir özelliği var ki, muhalif bir ses duyamazsınız. Mesela Suriye’de Esed 350 bin muhalif vatandaşını kadın-çocuk demeden öldürdü. Milyonlarca muhalif insan da mülteci konumunda başka ülkelere sığınmış durumda. Suriye’de bir tek gün dahi bir gazetenin veya tv’nin Esed aleyhinde tek bir kelam ettiklerini duydunuz mu?
K.Kore’de ölen liderin arkasında 40 gün yas tutma zorunluluğu vardı. Ağlamayanlar cezalandırılıyordu. Ülkenin başına geçen oğlu da kendine göre kurallar koyarak herkesi bunları uygulamaya mecbur etti. Mesela, erkeklerin saç stilleri gibi! K.Kore’de de tek bir muhalif ses çıkmıyor. Hiçbir gazete veya televizyon liderine hakaret etmiyor, aleyhinde yazıp çizemiyor.
Türkiye’ye gelirsek görüyoruz ki bazı gazeteler, tv’ler, radyolar ve haber siteleri; 365 gün kesintisiz olarak bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakanı’na hakaretler ediyorlar. Galiz küfürler eden gazete ve gazeteciler dahi var. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı’na “TAYYİP!” diye hitap ederek manşetler atıyorlar. Hatta geçenlerde, Antalya milletvekili adayı Prof. Mustafa bey, basına demeç verirken “Tayyip” diye söz etti Cumhurbaşkanı’ndan. Cumhurbaşkanı’nın eşine ve çocuklarına aşağılayıcı hakaretler ediyorlar.
Ama İnönü döneminde Diktatörlük emaresi binlerce örnek sıralayabiliriz. Mesela kendisini “Milli Şef” ilan etmesi gibi! Hakeza, Atatürk’ün portrelerini, paraların ve pulların üzerindeki Atatürk resimlerini kaldırıp, kendi resim ve portrelerini koyduğu gibi! Mesela Hitlere büyük saygı duyduğunu ve ona benzemeye çalıştığını gazete manşetlerinde okuduğumuz gibi! Atatürk’ün manevi hatırasını İsmet İnönü’den korumak için “Atatürk’ü Koruma Kanunu”nu rahmetli Menderes’in çıkardığını bilir misiniz!? Rahmetli Adnan MENDERES’in ve arkadaşlarının idamının perde arkasını aralamıyorum bile! Yakın tarihimizin bu diktatörleri daha taptaze ve canlı belgelerle, şahitlerle gözümüzün önünde dururken!
El insaf!
Diktatör dediğin, çok partili seçimlere izin vermez. Yani demokrasiyi, halkın iradesini istemez. Mesela, bizim Demokratik(!) Cumhuriyet’imiz kurulduktan sonra, taa 1946 yılına kadar ikinci bir partinin kurulmasına izin verilmedi. Tek parti, açık oy gizli sayım! Hep tek başına iktidar oldular! O parti, tek tip şapka, tek tip bıyık modasını kanunlaştırdı! Bugün “diktatörlük, faşistlik!” diye yırtınan sözüm ona Demokratlar(!) o karanlık dönemin özlemini yaşıyorlar..
Amerika’nın baskısıyla kendi eliyle Demokrat Parti’yi kuran İnönü, halkın şamarını yiyip hezimete uğrayınca, merhum Menderes ve arkadaşlarına neler yaptığını biliyorsunuz. Mesela, Menderes’i “Faşist, Diktatör!” diye suçladılar. Hatta sayın Deniz Baykal o dönem, Başbakan Menderes’in yolunu kesip hışımla, “Demokrasi istiyorum, özgürlük istiyorum!” diye haykırmıştı. Merhum Menderes tebessüm ederek, “Başbakan’ın yolunu kesip, yakasına yapışıyorsun, bundan ala Demokrasi mi olur!?”diye karşılık vermişti..
Tüm bunlara rağmen, ülkesine hizmet etmekten bir an bile geri durmadılar. Yatırım üstüne yatırım yaptılar. Hakeza, bugün Tayyip Erdoğan ve arkadaşları da aynı kaderi paylaşıyorlar. Barış için kefen giyiyorlar, suikastlere maruz kalıyorlar. Son seçimlere 20 civarında partiyle giriyorlar. Bu nasıl Diktatörlük?!
Şimdi sormak istiyorum: Hükümetin bir icraatını eleştirdiği için hapis yatan veya hakkında dava açılan bir gazeteci veya siyasi var mı bu hükümet döneminde? Bakın daha dün, hakimlerin gözü önünde Cumhurbaşkanı’na küfür eden bir avukatı, kanunlar olduğu halde tutuklamadılar.
Dünya kurulalı beri, bir ülkenin diktatörüne serbestçe küfür ve hakaret edilebilen tek yer, günümüz Türkiyesi’dir..
Vesselam..